Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 183çıkarmak = iblağ etmek [öz Türkçe - eski terim]
çıkarmak = ihraç etmek [öz Türkçe - eski terim]
çıkarmak = ikram etmek [öz Türkçe - eski terim]
çıkarmak = istihsal etmek [öz Türkçe - eski terim]
çıkarmak = lanse etmek [öz Türkçe - eski terim]
ÇIKARMAK = (çıkarmak nedir; çıkarmak ne demek; çıkarmak İngilizcesi) 1. Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak: «Çantasından çok sayfalı, maroken kaplı küçük bir defter çıkardı.» -Ö. Seyfettin. 2. (-i) Sonunu getirmek: Bu para ile ayı çıkarırız. 3. (-i) Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek. 4. (-i) Bulmak, ortaya koymak: Yalanını çıkarmak. Yanlışını çıkarmak. 5. (-i) Hatırlamak: «Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım.» -N. Cumalı. 6. (-i, -den) Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek: Öfkesini benden çıkardı. 7. (-i, -den) Sağlamak, elde etmek: Ekmeğini taştan çıkarmak. 8. (-i, nsz) Gibi göstermek, bir davranış yüklemek: Birini hırsız çıkarmak. Suçlu çıkarmak. 9. Sindirim yolundan dışarı atmak: «Sonunda dayanamayıp o gece ne yediyse çıkardı.» -İ. O. Anar. 10. İlgisini keserek uzaklaştırmak. 11. (-i) Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak: «İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti.» -S. F. Abasıyanık. 12. (-i) Yayımlamak: «Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı.» -O. S. Orhon. 13. (-i) Gidermek: Lekeyi çıkarmak. 14. (nsz) Sebep olmak, yol açmak: «Bir dedektif bürosu açmış, hükûmet zorluk çıkardığından kapatmıştı.» -R. H. Karay. 15. (nsz) Yapmak, üretmek: Bu terzi çok iş çıkarıyor. 16. (-e, nsz) Sunmak: Konuklara çerez çıkardı. 17. (-e, -i) Göstermek: «Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın.» -M. Ş. Esendal. 18. (-i, -le) Bir müzik parçasını notalarıyla çalmak: «Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami...» -H. Taner. 19. (nsz) Yollamak, göndermek: Bir adam çıkarıp oğlunu yanına getirtti. 20. (nsz) Boşaltmak: «Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik.» -R. H. Karay. 21. (nsz) Resim yapmak. 22. (nsz) Fotoğraf çektirmek. 23. (-i) mec. Söylemek: «Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır.» -O. C. Kaygılı. 24. (-i, -den) mat. Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek.
ÇIKARMAK = (çıkarmak nedir; çıkarmak ne demek; çıkarmak İngilizcesi) Bir işi bitirmek.
ÇIKARMAK = (çıkarmak nedir; çıkarmak ne demek; çıkarmak İngilizcesi) Bir öğeler kümesinden, verilen koşullara uyan öğeleri seçmek, örn. bir komut ya da bir örtü uygulayarak bir makine sözcüğünden belirlenmiş kimi sayamakları seçmek.
ÇIKARMAK = (çıkarmak nedir; çıkarmak ne demek; çıkarmak İngilizcesi) Resim yapmak: Uşacık baka baka aynını çıkardı.
çıkarmak = ihrâc etmek [Türkçe - Osmanlıca]
çıkarmak = istihrâc etmek [Türkçe - Osmanlıca]
ilgili sözler / related words