• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

take

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 15573

take

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 159

ana kullanım 1

bitkibilim

havacılık

iskambil

konuşma dili

yerbilim

TAKE = [teyk] verb
took [tuk], taken [teykın]
1 almak * eşanlamlı : get, obtain, acquire, receive, accept, have
İngilizce örnek : Who took my umbrella?
Türkçe çevirisi : Şemsiyemi kim aldı?
İngilizce örnek : I took the tools I borrowed back to my neighbour.
Türkçe çevirisi : Ödünç aldığım aletleri komşuma geri verdim.
İngilizce örnek : How do you take your coffee?
Türkçe çevirisi : Kahvenizi nasıl alırsınız?
İngilizce örnek : She is taking dance lessons.
Türkçe çevirisi : Dans dersleri alıyor.
İngilizce örnek : Somebody might take it; put it inside the safe.
Türkçe çevirisi : Birisi onu alabilir; onu kasanın içine koy.
İngilizce örnek : Which newspaper do you take?
Türkçe çevirisi : Hangi gazeteyi alıyorsun?
2 sürmek, zaman almak
İngilizce örnek : It takes me five minutes to get to the office.
Türkçe çevirisi : Büroya varmam beş dakikamı alıyor.
İngilizce örnek : How long does it take you to get to work?
Türkçe çevirisi : İşe gitmen ne kadar zaman alıyor?
İngilizce örnek : The bridge will take about five months to complete.
Türkçe çevirisi : Köprüyü tamamlamak beş ay sürecek.
İngilizce örnek : With the traffic in Istanbul, it takes a long time to get to work.
Türkçe çevirisi : İstanbul’daki trafikte işe gitmek çok zaman alıyor.
İngilizce örnek : It took us ages to get served.
Türkçe çevirisi : Servis görmemiz çok zaman aldı. (Bizim masaya ta ne zaman sonra baktılar.)
3 götürmek, yanına almak * eşanlamlı : bring, carry, convey, transport, escort
İngilizce örnek : Mary took a cake to his birthday party.
Türkçe çevirisi : Mary, onun doğum günü partisine bir kek götürdü.
İngilizce örnek : I'll take you to the station.
Türkçe çevirisi : Seni istasyona götüreceğim.
İngilizce örnek : I'm going to take the children to school.
Türkçe çevirisi : Çocukları okula götüreceğim.
İngilizce örnek : Shall I take her a cup of tea in bed?
Türkçe çevirisi : Ona yatakta bir fincan çay götüreyim mi?
İngilizce örnek : If he had been taken to hospital at once he wouldn't have lost so much blood.
Türkçe çevirisi : Derhal hastaneye götürülmüş olsaydı, o kadar kan kaybetmeyecekti.
İngilizce örnek : Take this umbrella with you.
Türkçe çevirisi : Bu şemsiyeyi yanına al.
İngilizce örnek : I shall take my brother with me when I go.
Türkçe çevirisi : Giderken erkek kardeşimi yanıma alacağım.
4 tutmak * eşanlamlı : grasp, clasp, hold, grip
İngilizce örnek : Not all the seats were taken.
Türkçe çevirisi : Bütün (oturulacak) yerler tutulmamış.
5 kazanmak * eşanlamlı : win, gain
6 (sınav) girmek
İngilizce örnek : He had to take his driving test again.
Türkçe çevirisi : Sürücü sınavına yeniden girmek zorunda kaldı.
7 (fotoğraf) çekmek
İngilizce örnek : I took some photographs.
Türkçe çevirisi : Birkaç fotoğraf çektim.
İngilizce örnek : He didn't take good photographs although he used very expensive cameras.
Türkçe çevirisi : Çok pahalı makineler kullanmasına rağmen çok iyi fotoğraflar çekmemiş.
8 kabul etmek
İngilizce örnek : Do they take credit cards here?
Türkçe çevirisi : Burada kredi kartı kabul ediyorlar mı?
9 (içine) almak, taşımak
İngilizce örnek : This box takes ten pencils.
Türkçe çevirisi : Bu kutu on kalem alır.
İngilizce örnek : Is that suitcase large enough to take all these clothes?
Türkçe çevirisi : O çanta bütün bu giysileri alacaka kadar geniş mi?
10 tahammül etmek * eşanlamlı : stand, put up with, bear, endure
11 binmek, ile gitmek
İngilizce örnek : I won’t take the subway, I will take a bus.
Türkçe çevirisi : Metroya binmeyeceğim, otobüse bineceğim.
İngilizce örnek : We were going to walk home, but in the end we decided to take a bus.
Türkçe çevirisi : Eve yürüyerek gidecektik, ama sonunda otobüse binmeye karar verdik.
İngilizce örnek : We should have taken the train instead of the coach.
Türkçe çevirisi : Otobüs yerine trenle gitmemiz gerekirdi.
İngilizce örnek : We took the train back to the city.
Türkçe çevirisi : Şehre trenle döndük.
* take after = -e benzemek * eşanlamlı : resemble, be like
İngilizce örnek : Ayşe takes after her mother.
Türkçe çevirisi : Ayşe annesine benziyor (çekmiş).
İngilizce örnek : The baby takes after her father.
Türkçe çevirisi : Bebek babasına benziyor.
İngilizce örnek : Both the children take after their mother.
Türkçe çevirisi : Çocukların ikisi de annelerine çekmiş.
İngilizce örnek : He doesn't take after either of his parents.
Türkçe çevirisi : Ne annesine ne de babasına benziyor.
* take apart = sökmek, ayırmak
* take back = geri götürmek, geri vermek * eşanlamlı : regain, recover
İngilizce örnek : I am going to take these jeans back to the shop; they don't fit.
Türkçe çevirisi : Bu pantolonu geri vereceğim, (üstüme) olmuyor.
2 sözünü geri almak * eşanlamlı : retract, recant, unsay
İngilizce örnek : What you said is not true; you should take it back.
Türkçe çevirisi : Söylediğin şey doğru değil, sözünü geri almalısın.
* take down = 1 sökmek, parçalarına ayırmak * eşanlamlı : remove
2 yazmak, kaydetmek
İngilizce örnek : He took down my name and address.
Türkçe çevirisi : Adımı ve adresimi yazdı.
İngilizce örnek : Anything you say will be taken down.
Türkçe çevirisi : Söylediğiniz her şey kayda geçecektir.
* take for = diye almak, sanmak, zannetmek
İngilizce örnek : What do you take me for?
Türkçe çevirisi : Beni ne sanıyorsun?
* take in = 1 içeriye almak * eşanlamlı : lodge, admit, accommodate, let in
2 içine almak * eşanlamlı : include, embrace, cover, contain * karşıtanlamlı : exclude
İngilizce örnek : Our property takes in the woods and the lake.
Türkçe çevirisi : Arazimiz koruyu ve gölü içine alır.
3 (giysi) daraltmak * eşanlamlı : shorten
İngilizce örnek : I have lost weight; I have to take my dresses in.
Türkçe çevirisi : Kilo verdim; elbiselerimi daraltmak zorundayım.
İngilizce örnek : She took in the dress as it was too big.
Türkçe çevirisi : Elbisesini çok bol olduğu için daralttı.
4 anlamak * eşanlamlı : understand, comprehend, grasp
İngilizce örnek : I find it very hard to take in his lectures.
Türkçe çevirisi : Onun derslerini anlamak bana zor geliyor.
5 kandırmak, dolandırmak * eşanlamlı : trick, deceive, cheat, defraud, swindle, dupe
İngilizce örnek : The conjurer took us in with his tricks.
Türkçe çevirisi : Sihirbaz bizi numaraları ile kandırdı.
İngilizce örnek : He was not taken in by that trick.
Türkçe çevirisi : O numaraya kanmadı.
İngilizce örnek : He may have deceived you, but he didn't take me in.
Türkçe çevirisi : Seni aldatmış olabilir, ama beni kandıramadı.
* take it out of sb = kon. bütün gücünü tüketmek
* take off = 1 çıkarmak * eşanlamlı : remove
İngilizce örnek : It was hot, so I took my coat off.
Türkçe çevirisi : Hava sıcaktı, bu yüzden ceketimi çıkardım.
İngilizce örnek : She took her hat off and sat down.
Türkçe çevirisi : Şapkasını çıkardı ve oturdu.
İngilizce örnek : Take off your shoes and put on some slippers.
Türkçe çevirisi : Ayakkabılarını çıkar ve terlik giy.
2 (uçak) havalanmak * eşanlamlı : leave, depart
İngilizce örnek : The plane took off at eleven p.m.
Türkçe çevirisi : Uçak saat on birde kalktı.
İngilizce örnek : When do we take off?
Türkçe çevirisi : Ne zaman havalanıyoruz?
* take on = işe almak, işe başlatmak * eşanlamlı : employ, hire, engage * karşıtanlamlı : dismiss
İngilizce örnek : Our factory will take on ten workers next month.
Türkçe çevirisi : Fabrikamız gelecek ay on işçi alacak.
2 ile dövüşmek
3 üstlenmek * eşanlamlı : undertake, assume
* take out = içinden çıkarmak; çıkarmak * eşanlamlı : extract
İngilizce örnek : The cleaning fluid did not take out the stain.
Türkçe çevirisi : Temizleme sıvısı lekeyi çıkarmadı.
İngilizce örnek : Don't leave the fruits in the bag; take them out.
Türkçe çevirisi : Meyveleri poşette bırakma, onları çıkar.
İngilizce örnek : You can either eat in or order food to take out.
Türkçe çevirisi : Ya burda yiyebilirsiniz ya da dışarı çıkarmak için yiyecek sipariş edebilirsiniz.
2 bir yere götürmek * eşanlamlı : escort, go out with
İngilizce örnek : He is taking his new girl friend out for dinner.
Türkçe çevirisi : Yeni kız arkadaşını yemeğe götürüyor.
3 edinmek
* take over = devralmak, yönetimi ele geçirmek
İngilizce örnek : He took over the management of the company on his father's death.
Türkçe çevirisi : Babasının ölümü üzerine şirketin yönetimini devraldı.
İngilizce örnek : I can take over the driving if you're tired.
Türkçe çevirisi : Eğer yorulduysan araba sürmeyi ben devralabilirim.
İngilizce örnek : Ronald will take over the family business now that his father has died.
Türkçe çevirisi : Ronald, babası öldüğü için, aile şirketini devralacak.
İngilizce örnek : She will take over my classes while I'm away.
Türkçe çevirisi : Ben yokken benim yerime derse girecek.
İngilizce örnek : The army tried to take over the country.
Türkçe çevirisi : Ordu ülkenin yönetimini ele geçirmeye çalıştı.
İngilizce örnek : The secretary has left, and there's nobody in the office who can take over her work.
Türkçe çevirisi : Sekreter ayrıldı, ve şirkette onun işini devralacak kimse yok.
İngilizce örnek : The company has been making good money since the new manager took over.
Türkçe çevirisi : Yeni müdür işbaşına geçtiğinden beri şirket iyi para kazanıyor.
* take to = 1 kanı kaynayıvermek, hoşlanmak
İngilizce örnek : You'll soon take to your new boss, I'm sure.
Türkçe çevirisi : Kısa sürede yeni patronunu seveceksin, eminim.
İngilizce örnek : I took to Tom as soon as I met him.
Türkçe çevirisi : Tom’la karşılaşır karşılaşmaz ona kanım kaynadı.
İngilizce örnek : I took to him at once, and we've been friends ever since.
Türkçe çevirisi : Ona hemen ısınıverdim, ve o zamandan beri arkadaşız.
2 -e başlamak
* take up = 1 girişmek, başlamak * eşanlamlı : begin, start * karşıtanlamlı : stop
İngilizce örnek : He took up smoking after his wife's death.
Türkçe çevirisi : Karısının ölümünden sonra sigaraya başladı.
İngilizce örnek : I think you should take up jogging.
Türkçe çevirisi : Bence joginge başlamalısın.
İngilizce örnek : She took up knitting.
Türkçe çevirisi : Örgü örmeye merak sardı.
İngilizce örnek : You may have to take up another language when you leave school.
Türkçe çevirisi : Okuldan ayrıldıktan sonra başka bir dile daha başlamak zorunda kalabilirsin.
İngilizce örnek : Although he took up tennis only last month, he plays quite well.
Türkçe çevirisi : Tenise daha geçen ay başlamasına karşın oldukça iyi oynuyor.
2 (yer, zaman, vb) kaplamak * eşanlamlı : occupy, cover, fill, consume
İngilizce örnek : That huge table takes up most of the room.
Türkçe çevirisi : Bu koca masa odanın önemli bir kıssmını kaplıyor.
İngilizce örnek : The meeting took up a whole morning.
Türkçe çevirisi : Toplantı bütün sabahı kapladı.
İngilizce örnek : This bed is too big; it takes up too much room.
Türkçe çevirisi : Bu yatak çok büyük, çok yer işgal ediyor.
3 sürdürmek * eşanlamlı : continue, go on
4 kısaltmak
İngilizce örnek : That dress is too long; take it up a couple centimetres.
Türkçe çevirisi : O elbise çok uzun, onu bir iki santim kısalt.
İngilizce örnek : Your jeans are too long; they need taking up.
Türkçe çevirisi : Pantolonun çok uzun, onun kısaltılması gerekiyor.

1: 0 ms