• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

set

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 2739

havacılık

isim / noun – civil engineering

isim / noun – fortifications

suçbilim

turizm

yapı / building

set = büget [eski terim - öz Türkçe]

set = büğet [eski terim - öz Türkçe]

set = engel [eski terim - öz Türkçe]

set = takım [eski terim - öz Türkçe]

set = tümsek [eski terim - öz Türkçe]

set = sedd [Türkçe - Osmanlıca]

SET nasıl okunur, okunuşu /set/ eylem [past tense : set, past participle : set, -ing : setting]

set

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 204

ana kullanım 1

ana kullanım 2

denizcilik

dilbilim

elektrik

gökbilim

haritacılık

madencilik

matematik

yöntembilim

SET = [set] verb
1 koymak, yerleştirmek, oturtmak * eşanlamlı : place, put, position, locate, situate, lodge, fix, establish, arrange
İngilizce örnek : She set a large bowl of fruit in the middle of the table.
Türkçe çevirisi : Masanın ortasına büyük bir kâse meyve yerleştirdi.
İngilizce örnek : The waiter set the tray on table.
Türkçe çevirisi : Garson tepsiyi masaya koyydu.
2 saptamak, belirlemek * eşanlamlı : determine, fix, establish, appoint, assign, settle, decide
İngilizce örnek : Have they set the date of a meeting?
Türkçe çevirisi : Toplantının tarihini saptadılar mı?
3 ayarlamak * eşanlamlı : adjust, regulate, coordinate
İngilizce örnek : I set my alarm for 7: 00 a.m.
Türkçe çevirisi : Saatimi yediye kurdum.
4 dikmek
5 sertleştirmek; sertleşmek * eşanlamlı : solidify, harden, stiffen, congeal * karşıtanlamlı : melt
İngilizce örnek : Cement takes several days to set.
Türkçe çevirisi : Çimentonun sertleşmesi birkaç gün sürer.
6 düzeltmek
7 (güneş) batmak * eşanlamlı : sink, go down, dip, drop, decline * karşıtanlamlı : rise
İngilizce örnek : The sun sets in the west.
Türkçe çevirisi : Güneş batıdan batar.
8 pıhtılaşmak, koyulaşmak
9 (sofra) kurmak
İngilizce örnek : She always sets the table for dinner at seven.
Türkçe çevirisi : Akşam yemeği sofrasını her zaman saat yedide kurar.
İngilizce örnek : Set the table after you do your homework.
Türkçe çevirisi : Ödevini yaptıktan sonra masayı kur.
10 (örnek) oluşturmak
İngilizce örnek : By never being late, he has set us all a good example.
Türkçe çevirisi : Hiç geç kalmayarak hepimize güzel bir örnek oluşturdu.
11 (film, hikâye, vb.’de) olayları belli bir yerde geçirmek
İngilizce örnek : The film is set in Istanbul.
Türkçe çevirisi : Bu filmde olaylar İstanbul’da geçiyor.
¤ noun
1 takım, grup * eşanlamlı : band, gang, group, company, faction, clique, crowd, circle
İngilizce örnek : He took a set of tools out of the box.
Türkçe çevirisi : Kutudan bir alet takımı çıkardı.
2 sıra, dizi * eşanlamlı : series
İngilizce örnek : We heard a set of church bells.
Türkçe çevirisi : Bir dizi kilise çanı duyduk.
3 aygıt, takım, cihaz, set * eşanlamlı : outfit, kit
İngilizce örnek : These new television sets are in great demand.
Türkçe çevirisi : Bu yeni televizyon aygıtları büyük rağbet görüyor.
4 (sinema) set * eşanlamlı : scene, scenery, setting
İngilizce örnek : They met each other on the set of the latest series.
Türkçe çevirisi : Birbirleri ile son dizinin setinde tanıştılar.
5 (güneş) batma
6 (tenis) set
İngilizce örnek : I capitalized on my opponent's errors to win the set.
Türkçe çevirisi : Seti kazanmak için rakibimin hatalarını kendi yararıma kullandım.
¤ adjective
sabit, değişmez
İngilizce örnek : She complained that her husband doesn’t have any set hours.
Türkçe çevirisi : Kocasının sabit saatleri olmamasından yakındı.
İngilizce örnek : Most people have set ideas about their religions.
Türkçe çevirisi : Çoğu insanın kendi dini hakkında sabit fikri vardır.
* set about = başlamak * eşanlamlı : start, begin
İngilizce örnek : We must set about re-organising the office.
Türkçe çevirisi : Ofisi yeniden düzenlemeye başlamalıyız.
İngilizce örnek : If you're going to live in France, you'll have to set about learning French.
Türkçe çevirisi : Fransa’da yaşayacaksan, Fransızca öğrenmeye başlamalısın.
* set aside = ayırmak, saklamak * eşanlamlı : reserve, save
İngilizce örnek : You should set aside some money for a rainy day.
Türkçe çevirisi : Kötü günler için kenara biraz para koymalısın.
* set back = ilerlemesini engellemek * eşanlamlı : slow, retard, hinder, delay
İngilizce örnek : The broken equipment set us back a whole week in completing the job.
Türkçe çevirisi : Bozuk ekipman, işi tamamlamamızda bizi tam bir hafta engelledi.
* set down = yazmak, kaydetmek * eşanlamlı : record, write
2 BE. durup yolcu indirmek
* set fire to = ateşe vermek
İngilizce örnek : The police caught the man who set fire to the building.
Türkçe çevirisi : Polis, binayı ateşe veren adamı yakaladı.
İngilizce örnek : He threw petrol on the rubbish and set fire to it.
Türkçe çevirisi : Çöpün üzerine benzin döktü ve onu ateşe verdi.
* set free = serbest bırakmak * eşanlamlı : liberate, release, free
* set in = başlamak
* set off = yola çıkmak * eşanlamlı : set out, set forth, leave, embark, depart, go
İngilizce örnek : After breakfast the tourists set off for Ephesus.
Türkçe çevirisi : Kahvaltıdan sonra turistler Efes’e yola çıktılar.
İngilizce örnek : The next morning we set off on the long trip to Ihlara Valley.
Türkçe çevirisi : Ertesi sabah, Ihlara Vadisinde uzun gezi için yola çıktık.
İngilizce örnek : They set off early so as to be there in time.
Türkçe çevirisi : Oraya vaktinde varmak için erken yola çıktılar.
İngilizce örnek : No sooner had we set off than it began to rain.
Türkçe çevirisi : Biz yola çıkar çıkmaz yağmur yağdı.
2 (bomba, vb) patlatmak * eşanlamlı : detonate, explode, ignite
İngilizce örnek : The bomb was set off by a remote detonator.
Türkçe çevirisi : Bomba, uzaktan patlatıcı ile patlatıldı.
3 atmak
* set out = yola çıkmak * eşanlamlı : start
İngilizce örnek : They set out on a journey.
Türkçe çevirisi : Yolculuğa çıktılar.
İngilizce örnek : We set out early to arrive there before lunch.
Türkçe çevirisi : Oraya öğle yemeğinden önce varmak için erken yola çıktık.
İngilizce örnek : Having had dinner at a small inn, we set out once more.
Türkçe çevirisi : Küçük bir otelde yemek yedikten sonra bir kere daha yola çıktık.
İngilizce örnek : If we set out early, we can get to the plateau by ten o'clock.
Türkçe çevirisi : Erken yola çıkarsak, saat ona kadar yaylaya varırız.
* set square = gönye
* set up = (iş, vb) kurmak * eşanlamlı : establish, found
İngilizce örnek : He set up in business as an antique dealer.
Türkçe çevirisi : Antika satıcısı olarak iş kurdu.
İngilizce örnek : The Japanese have set up a new computer company in Turkey.
Türkçe çevirisi : Japonlar Türkiye’de yeni bir bilgisayar şirketi kurdular.
2 dikmek, kurmak
İngilizce örnek : They set the tent up in the shade of a tree.
Türkçe çevirisi : Bir ağacın gölgesinde çadır kurdular.
3 kurmak, oluşturmak
İngilizce örnek : A committee has been set up to examine the question.
Türkçe çevirisi : Sorunu incelemek için bir komisyon kuruldu.

1: 0 ms