Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 619dayanmak = istinat etmek [öz Türkçe - eski terim]
dayanmak = mukavemet etmek [öz Türkçe - eski terim]
dayanmak = sabretmek [öz Türkçe - eski terim]
dayanmak = tolere etmek [öz Türkçe - eski terim]
DAYANMAK = (dayanmak nedir; dayanmak ne demek; dayanmak İngilizcesi) 1. Bir yere yaslanmak, kendini dayamak: «Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor.» -M. Ş. Esendal. 2. Bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak: «Karşılıklı bilmece sormaya dayanan seyirlik oyunlar da vardır.» -M. And. 3. mec. Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemek: Bu gemi fırtınaya iyi dayanır. 4. mec. Varmak, ulaşmak: «Bu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor.» -Y. Z. Ortaç. 5. mec. Bütün gücünü kullanarak bir işi yapmak: «İki genç, kırarcasına küreklere dayandılar.» -Halikarnas Balıkçısı. 6. mec. Bir iş sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmak: Bu proje sonunda bize dayanacak. 7. mec. Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmek: «Laikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız?» -F. R. Atay. 8. (nsz) mec. Uzun süre kullanılmaya uygun olmak: Bu kumaş çok dayandı. 9. (nsz) mec. Tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmek: «Merkezde Akhisar'ın, Bergama'nın da henüz dayandığını öğrendiler.» -N. Cumalı. 10. (nsz) Yetişmek, yeter olmak. 11. (nsz) mec. Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek: «Kazılmış mezarın önüne geldiklerinde daha fazla dayanamayıp oracığa çöktü.» -İ. O. Anar.
DAYANMAK = (dayanmak nedir; dayanmak ne demek; dayanmak İngilizcesi) 1. Durmak, dinmek: Rüzgâr dayandı. 2. Yorulmak: Yörüyü yörüyü hep dayandık, adım atmağa dermanımız kalmadı.
dayanmak = ibtinâ etmek [Türkçe - Osmanlıca]
dayanmak = istinâd etmek [Türkçe - Osmanlıca]
dayanmak = ittikâ etmek [Türkçe - Osmanlıca]
dayanmak = tahammül etmek [Türkçe - Osmanlıca]
ilgili sözler / related words