Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 34GÖRMEK = (görmek nedir; görmek ne demek; görmek İngilizcesi) 1. Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek: «Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm.» -A. Gündüz. 2. Anlamak, kavramak, sezmek: «Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin.» -R. E. Ünaydın. 3. Yanına gidip konuşmak: Bugün müdürü göreceğim. 4. Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek. 5. Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak: «Hangi memlekete gitsek resmî makamlar kadar halkın da rağbetini görürdük.» -F. R. Atay. 6. Yapmak, etmek: İş görmek. Masraf görmek. 7. (-den, -i) Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak. 8. (-den) Almak: Birinden ders görmek. 9. (nsz) Bir şeye erişmek: Cebi para görmek. Yardım görmek. 10. Çok değer vermek: Gözü yalnız parayı görüyor. 11. (nsz) Bir işleme uğramak: Teftiş görmek. 12. (nsz) Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak: Ev güneş görüyor. 13. Ziyaret etmek. 14. Karşılaşmak, rastlaşmak. 15. (-le) Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak: Körler parmaklarıyla görürler. 16. (nsz) Sahne olmak, geçirmek: Bu ova çok savaş gördü. 17. Saymak, herhangi bir şey gibi görmek. 18. Gezmek: Ankara'yı gördün mü? 19. tkz. Vermek: «Baba hiç param yok, biraz görsen beni, dediği sabahı minnetle anımsar, Ali Bey...» -N. Meriç. 20. sp. Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak.
GÖRMEK = (görmek nedir; görmek ne demek; görmek İngilizcesi) Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak.
görmek = addetmek [Türkçe - Osmanlıca]
görmek = eylemek [Türkçe - Osmanlıca]
görmek = idrak etmek [Türkçe - Osmanlıca]
ilgili sözler / related words