• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

pay

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 1207

isim / noun – computing

isim / noun – technical

iş dünyası

PAY = (pay nedir; pay ne demek; pay İngilizcesi) 1. Anamalın belirli bir bölümü. 2. Hisse senedi.

PAY = (pay nedir; pay ne demek; pay İngilizcesi) Bir taşınmazda tam iyeliğin bir bölümüne karşı gelen oran.

PAY = (pay nedir; pay ne demek; pay İngilizcesi) Vergi yükümlülerinin, bir kazançtan, kârdan, gelirden aldıkları kesimlerdir. Keza; aile vergilendirmesinde herkesin vergiden payı vardır.

pay = hak [öz Türkçe - eski terim]

pay = hisse [öz Türkçe - eski terim]

pay = marj [öz Türkçe - eski terim]

pay = sehim [öz Türkçe - eski terim]

pay = hak [Türkçe - Osmanlıca]

pay = hisse [Türkçe - Osmanlıca]

pay = kısmet [Türkçe - Osmanlıca]

pay = nasib [Türkçe - Osmanlıca]

pay = sehm [Türkçe - Osmanlıca]

PAY nasıl okunur, okunuşu /pey/ eylem [past tense : paid, past participle : paid, -ing : paying]

pay

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 697

PAY = [pey] verb
paid [peyd]
1 ödemek, parasını vermek * eşanlamlı : give, render, bestow
İngilizce örnek : Did you pay the bill?
Türkçe çevirisi : Hesabı ödedin mi?
İngilizce örnek : He wanted to pay for our beer.
Türkçe çevirisi : Biramızın parasını vermek istedi.
İngilizce örnek : I paid them 75 dollars for the room.
Türkçe çevirisi : Onlara oda için 75 dolar ödedim.
İngilizce örnek : We paid them to do the job.
Türkçe çevirisi : İşi yapması için onlara para verdik.
İngilizce örnek : How much did he pay for that notebook?
Türkçe çevirisi : Dizüstü bilgisiyarına ne kadar para verdi?
İngilizce örnek : If you'll pay for the food, I'll pay for the drink.
Türkçe çevirisi : Yemeğin parasını sen verirsen, içkininkini de ben veririm.
İngilizce örnek : A doctor is better paid than a teacher.
Türkçe çevirisi : Doktora öğretmenden daha iyi (maaş) ödenir.
İngilizce örnek : To get tickets to the concert, you have to pay in advance.
Türkçe çevirisi : Konser bileti almak için önceden ödeme yapmanız gerekir.
2 yarar sağlamak * eşanlamlı : yield, return, profit, benefit, be advantageous, be profitable
3 karşılığını vermek * eşanlamlı : remunerate, reward, recompense, repay, refund, compensate * karşıtanlamlı : owe
¤ noun
1 ödeme
2 ücret, maaş
İngilizce örnek : Women want equal pay.
Türkçe çevirisi : Kadınlar eşit ücret istiyor.
İngilizce örnek : Everybody in this company has three weeks' holiday on full pay.
Türkçe çevirisi : Bu şirketteki herkes tam maaşla üç hafta tatil yapar.
* pay attention (to) = dikkat etmek
* pay a visit = ziyaret etmek
İngilizce örnek : I'd like to pay a visit to him.
Türkçe çevirisi : Onu ziyaret etmek istiyorum.
* pay back = geri vermek, ödemek
İngilizce örnek : I lent him 100 liras, but he hasn't paid me back yet.
Türkçe çevirisi : Ona 100 lira borç verdim, ama henüz bana geri ödemedi.
İngilizce örnek : You haven't paid me back that 50 liras you borrowed last month.
Türkçe çevirisi : Geçen ay borç aldığın şu 50 lirayı bana geri vermedin.
* pay sb back = -den bir şeyin acısını çıkarmak
İngilizce örnek : She paid him back for all his insults.
Türkçe çevirisi : Ondan bütün hakaretlerinin acısını çıkardı.
* pay off = 1 (borç) tümüyle kapatmak
İngilizce örnek : I have paid off all my credit cards.
Türkçe çevirisi : Bütün kredi kartı borçlarımı kapattım.
2 ücretini verip kovmak
İngilizce örnek : We have paid off the porters.
Türkçe çevirisi : Hamalların ücretini verip işlerine son verdik.
* pay out = ödemek, vermek
* pay up = borcunu kapatmak

1: 0 ms