• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

clear

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 454

ana kullanım 1

denizcilik

inşaat

CLEAR = [kliı] adjective
1 açık, parlak, berrak * eşanlamlı : light, bright, sunny, uncloudy * karşıtanlamlı : dull, cloudy
İngilizce örnek : The sky is clear.
Türkçe çevirisi : Gökyüzü açık.
İngilizce örnek : On a clear day you can see far.
Türkçe çevirisi : Aydınlık bir günde uzağı görebilirsin.
İngilizce örnek : The water in the stream was very clear.
Türkçe çevirisi : Akarsuyun suyu berraktı.
2 anlayışlı, kolayca kavrayan * eşanlamlı : intelligible, comprehensible
3 emin * eşanlamlı : certain, sure, doubtless * karşıtanlamlı : dubious, questionable
4 açık, engelsiz * eşanlamlı : open, free, unblocked, unhindered * karşıtanlamlı : blocked
İngilizce örnek : We can cross now. The road is clear.
Türkçe çevirisi : Şimdi karşıya geçebiliriz. Yol açık.
5 masum, temiz * eşanlamlı : innocent, guiltless, faultless
6 belirgin, ortada, aşikâr * eşanlamlı : understandable, plain, distinct, obvious * karşıtanlamlı : confused
İngilizce örnek : His instructions were very clear.
Türkçe çevirisi : Talimatları çok açıktı.
İngilizce örnek : It is clear why he doesn't want to live in Saudi Arabia.
Türkçe çevirisi : Suudi Arabistan’da neden yaşamak istemediği açıktır.
İngilizce örnek : After his explanation, everything was clear to us.
Türkçe çevirisi : Açıklamasından sonra her şeyi anladık.
¤ adverb
1 açıkça
2 tamamen
3 uzağa, uzakta
4 dışarı
¤ verb
1 (hava, su, vb.) açmak, berraklaşmak
2 temizlemek, kaldırmak * eşanlamlı : clean, cleanse, sweep, wipe * karşıtanlamlı : pollute
İngilizce örnek : The waiter cleared the dishes from the table.
Türkçe çevirisi : Garson tabakları masadan kaldırdı.
İngilizce örnek : It will take a long time to clear all the mines in the land.
Türkçe çevirisi : Arazideki mayınları temizlemek uzun zaman alacaktır.
3 (sis vb.) dağılmak, açılmak
İngilizce örnek : The fog cleared at about ten o'clock in the morning.
Türkçe çevirisi : Sis sabah saat on sularında dağıldı.
4 temize çıkarmak, aklamak * eşanlamlı : acquit, release, emancipate
* clear away = kaldırıp götürmek
İngilizce örnek : If you'll clear away your books, I'll lay the table.
Türkçe çevirisi : Kitaplarını kaldırırsan sofrayı kurarım.
* clear off = çekip gitmek, defolmak
* clear out = 1 boşaltıp temizlemek
İngilizce örnek : Now we have more room in the attic after clearing all that junk out.
Türkçe çevirisi : Bütün hurdaları atıp temizledikten sonra şimdi tavan arasında daha çok yerimiz var.
2 çekilip gitmek
İngilizce örnek : After the police threw tear gas, the crowd cleared right out.
Türkçe çevirisi : Polis gözyaşartıcı gaz atınca kalabalık hemen dağıldı.
* clear up = 1 (hava) açılmak
İngilizce örnek : I hope the weather clears up later.
Türkçe çevirisi : Umarım hava daha sonra açılır.
İngilizce örnek : This rain won't last; it will clear up soon.
Türkçe çevirisi : Bu yağmur uzun sürmez, yakında hava açılır.
2 çözümlemek
İngilizce örnek : The author cleared up the mystery at the end of the story.
Türkçe çevirisi : Yazar öykünün sonunda esrar perdesini araladı.

CLEAR = (clear nedir; clear Türkçesi) Gözlemcinin bulunduğu yerden yukarıya bakıldığında, gökyüzünde hiçbir bulut olmaması, görüşü engelleyecek herhangi bir şeyin olmaması durumu. Bulutsuz gökyüzü. Gün boyunca veya rasat saatinde 1/8'den daha düşük kapalılık olması durumunda da meteorolojide bu kavram kullanılmaktadır.

1: 0 ms