• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

belli

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 447

havacılık

belli = aleni [öz Türkçe - eski terim]

belli = ayan [öz Türkçe - eski terim]

belli = malum [öz Türkçe - eski terim]

belli = manifest [öz Türkçe - eski terim]

BELLİ = (belli nedir; belli ne demek; belli İngilizcesi) Bu yana, beri.

BELLİ = (belli nedir; belli ne demek; belli İngilizcesi) Elişi kâğıdı.

BELLİ = (belli nedir; belli ne demek; belli İngilizcesi) sf. Beli olan: «Hani sen benim gibi ince belli sarışınları severdin?» -N. Araz.

belli = âşikâr [Türkçe - Osmanlıca]

belli = âşikâre [Türkçe - Osmanlıca]

belli = âşkâr [Türkçe - Osmanlıca]

belli = âşkârâ [Türkçe - Osmanlıca]

belli = ayân [Türkçe - Osmanlıca]

belli = zâhir [Türkçe - Osmanlıca]

ilgili sözler / related words

-e belli bir özellik ya da tarz vermek -meşinin belli bir nedeni yok acenta tarafından belli bir fiyat karşılığında ve bedeli önceden alınarak sağlanan gidiş dönüş- kalacak yer- yiyecek ve aktarma hizmetlerinin tümü açık seçik belli açıkça belli olmak adam arkadaşından belli olur adam kıymeti iş başında belli olur adam olacak çocuk bokundan belli olur adamın iyisi iş başında belli olur adı belli olmayan aklınızda belli bir marka var mıydı amacını belli etmek animus belli anlamı az belli olan apaçık belli etmek apaçık belli olmak aslan yattığı yerden belli olur ayrıldığını imza ile belli etmek babası belli olmayan çocuk başabaş giden ve sonucu belli olmayan oyun vb başarılı olacağı önceden belli idi başarısız olacağı belli olmak bedenin belli bölümü belli açık belli amaca ulaşmak belli amaçla kullanılan giysi belli amaçlı belli aralarla belli aralıklarla belli aralıklarla gerçekleşen belli aralıklarla gerçekleşme belli aralıklarla gönderilen sipariş belli aralıklarla tekrarlanan olaylar dizisi belli aralıklarla yapılan bakım belli aralıklarla yinelenen belli bariz belli başb belli başlı belli başlı ebat belli başlı gerdimler belli başlı göstergeler belli başlı herkes belli başlı nokta belli başlı olaylar belli başlı tehdit belli başlı varlık belli batarya belli belirsiz belli belirsiz (ses, gürültü) belli belirsiz bir gülümseme belli belirsiz görünmek belli belirsiz his belli belirsiz şey belli biçimde etkileyen belli bir ağırlıkta olmak belli bir akıma bağlı grup belli bir alanda gidip gelmek belli bir amaca özgü belli bir amaca tahsis edilmiş fonlar belli bir amaca yönelik organların oluşturduğu takım belli bir amaç güden belli bir amaç için ayrılmış (kapalı) yer belli bir amaç için ayrılmış arazi belli bir amaç için biriktirilen para belli bir amaç için düzenlenmiş belli bir amaç için işbirliği yapmak belli bir amaç için özel yapılmış belli bir amaç için tahsis edilmiş fonlar belli bir amaçla bilgiyi kullanmak belli bir ayarda olan (içki) belli bir ayrıntıyı bulmak için okuma belli bir biçim verme belli bir biçim vermek belli bir biçimde belli bir biçimde tutmak (başı, vücudu) belli bir boyda kumaş parçası belli bir bölge içinde yetişmek ya da bulunmak belli bir bölgede bulunan veya yaşayan insan- hayvan veya bitki belli bir bölgede görülen hastalık belli bir bölgede yetişen bitkilerin tümü belli bir bölgede yetişen hayvanların tümü belli bir çevreye özgü dil belli bir davranış içinde olmak belli bir dereceye kadar belli bir derneğin üyesi belli bir devre ait belli bir dozda ilaç vermek belli bir döneme ait belli bir döneme ait oyun belli bir dönemin belli bir dönemin özelliklerini yansıtan ev belli bir duruma gelmek belli bir duruma getirmek belli bir duruma getirmek (birini) belli bir durumda belli bir durumda tutmak belli bir duygu besleyen belli bir duygu taşıyan belli bir düşünceye uyarak yaşamak belli bir düzene göre belli bir düzeyde durmak belli bir düzeye erişmek belli bir ekipmana uyacak şekilde ayarlanmış belli bir enerji türüyle çalışan belli bir eşleme tabi tutmak belli bir evi bulunmayan belli bir eylemin yapılmasını gerektiren yükümlülük belli bir faaliyete yönelik denetim belli bir faiz haddinden aşağı parasını işletmeyen sermayedar belli bir firmanın ürünü belli bir fiyat düzeyine kadar satın alacak müşteri belli bir fiyata verilen birkaç yemek belli bir gereksinimi karşılayacak şekilde yapılmış belli bir görev yapan organ grubu belli bir gruba ait kültür belli bir gruba mensup olmayan belli bir grup insanın yaşadağı topraklar belli bir gün saptamadan belli bir hedefe belli bir istasyona getirmek belli bir istasyona/kanala getirmek belli bir istasyonu açmak (radyo ya da tv'de) belli bir iş için uygun olmak belli bir iş ya da görev belli bir iş/görev belli bir işkolundaki işçileri içeren sendika belli bir işleme tabi tutmak belli bir kanala getirmek belli bir kanaldan yollamak belli bir kârla satmak belli bir kesimin işçi işveren ilişkilerini düzenleyen toplu sözleşme belli bir kilodan daha ağır belli bir kişi ya da şeyi hedef alarak belli bir kişinin malı olduğunu belirtmek belli bir kişiye belli bir konu üzerine yazılmış eserler belli bir konuda yazılmış kitapçık belli bir kulübe bağlı olan atlet belli bir mala özel ücret belli bir meslek üyeleri belli bir meslekten olmayan belli bir mevsimde yapılan belli bir meydanda belli bir zamandaki görülen barometre basıncı belli bir miktar belli bir miktar olmak belli bir nedeni yok belli bir nokta üzerine tahmini varış zamanı belli bir noktada birleşmek belli bir noktadan uzağa götüren belli bir noktaya kadar belli bir noktaya yönelmek belli bir olay ya da genellikle bir kişinin ölümü sonucu bağlanan maaş belli bir orantıya sahip hisse belli bir ortamda belli bir ölçü birimi belli bir ölçüde belli bir ölçüye göre çizmek belli bir ölçüye uydurmak belli bir örgütün alamet ya da simgesi belli bir özellik taşıyan belli bir özellik ya da tarz vermek belli bir perdeden aşağı ya da yanlış okumak (şarkıyı) belli bir piyasaya satmayı hedeflemek belli bir plana uyulmaksızın belli bir pozisyonda tutmak belli bir radyo sinyali alabilmek için alıcıyı ayarlamak belli bir rota izlemek belli bir saatten fazla uyumak belli bir sayıda belli bir sebebi olmaksızın belli bir semtte fert veya şirketin emlak sicili belli bir servis veren işyeri/dükkân belli bir sınıfa dahil etmek belli bir sinema yıldızı ya da yapımcısının filimlerinin listesi belli bir siyasi inancı kabul etmeye ikna edilen kimse belli bir sosyal gruba mensup olmak belli bir spora yeni başlamış belli bir stilde mi olacak belli bir süre geçene kadar belli bir süre için belli bir süre için durdurmak belli bir süre içinde tükenen varlıklar belli bir süre sonunda belli bir sürede dönen para miktarı belli bir sürede fabrikanın işleyebileceği hammadde belli bir sürede giden ve yerine gelen müşteri belli bir sürede giden ve yerine gelenlerin oranı belli bir sürede işlenebilecek hammadde/veri belli bir süreden daha fazla kalmak belli bir süreliğine belli bir sürenin bitiminde belirli bir meblağın ödenmesini gerektiren hayat sigorta poliçesi belli bir şekilde yaşayan kimse belli bir şekli olmayan belli bir şey belli bir şey için ayrılan para belli bir şey için yapılmış olmak belli bir şey ki belli bir tadı olmak belli bir tarihe bağlı olmadan belli bir teması olan belli bir tempoda ilerleme belli bir ten rengi olan belli bir tip belli bir türdeki filimlerin üstesi belli bir türü bildiren belli bir ücret karşılığı sahibi için beslenen ve tımar edilen belli bir ürün ya da faaliyete yüklenebilen maliyet belli bir vadede belli bir yaşa geliyor olmak belli bir yemekte uzmanlaşmış restoran (işkembeci- iskender kebapçı gibi) belli bir yerde belli bir yerde durmak belli bir yerde yaşayan ya da yetişen (hayvan- bitki) belli bir yere götürmek belli bir yere özgü belli bir yere özgü (hastalık vb) belli bir yere/halka özgü (hastalık) belli bir yere/topluluğa özgü (hastalık) belli bir yeri olmak belli bir yeri ya da rütbesi olmak belli bir yıl ve yere ait şarap belli bir yılda yapılmış- iyi cins veya pahalı eski şarap belli bir yılın şarabı belli bir yolu izlemeden belli bir yönde gitmek belli bir yönde uzanmak belli bir yöne doğru çevirmek ya da sürmek belli bir yönteme göre belli bir zamana ait olmayan belli bir zamanda belli bir zamanda uçağın toplam ağırlığı belli birkaç kişinin ya da bunlardan birinin yaşadığı sürece aldığı maaş belli birkaç kişiye özgü belli bjr meslekten olmayan kişi belli cinsel karakteristiği bulunan belli değil belli dönem belli dönemlerde dökülen belli dönemlerde düzenli olarak döken belli durumlarda belli düzeyin altında belli eden belli eden (kabahat vs yi) belli etme belli etmeden belli etmeden savuşmak belli etmeden üstünlük sağlamak belli etmek belli etmemek belli fiyat alıcısı belli günlerde belli hata belli hisseli belli ihtiraz kaydıyla belli iki-kavkılı canlılarda dişlerin ya çok az ya da hiç gelişmediği durum belli irtifa belli irtifak hakkı belli işlev belli ki belli kimse belli konularda belli koşular oluşuncaya değin bir varlığın üçüncü bir kişinin denetimi altında kalması belli koşullar altında belli koşullar gerçekleşinceye kadar üçüncü şahsın elinde tutulan hukuki anlaşma belli koşullara bağlı belli koşullarla belli mesafe atışı belli miktar belli miktar paraya belli miktarda ilaç vermek belli miktarda tartmak (şekeri, yağı vb) belli mirasçılara kalabilen mülk belli noktalarda belli olan belli olarak belli olma belli olmadan belli olmadan var olmak belli olmak belli olmamak belli olmayacak bir şekilde dikmek (kumaşın iki kenarını) belli olmayan belli olmayan bir zamanda belli olmayan nedenlerden dolayı belli olmayış Belli olmaz belli olmıyan belli olmıyan bir gün için tehir etmek belli olmıyan bir süre için aktedilen şirket belli olmıyan şey mevcut sayılmaz belli oluyor belli ölçüde belli ölçüde ilaç vermek belli ölçünün altında belli para gösterme mecburiyet belli rotada gitmek belli sınırlar içinde belli standartlara göre belli süre içinde paraya dönüştürülen şeyler belli sürede biten hayat sigortası belli süreden daha fazla kalmak belli sürelerde çıkarılan tahvil belli şahıs hakkında çıkan kısa yazı belli şekilde hazırlanarak piyasaya sürülmüş ilaç belli tür yiyeceklerden sorumlu aşçı belli türde belli ur süre ve belli bir bölümü yetkililer tarafindan okunduktan sonra dağıtmadıkları takdirde suçlu ilan edileceklerini belirten kanun belli yaşa henüz gelmemiş belli yükümlülükler gerçekleşene kadar bir şeyin tarafsız bir kişiye emaneti belli zaman ve hızda damar içine zerk etme belli zamanlarda belli zamanlarda çıkan belli zamanlarda çiçek açan bir durumu belli eden bir gezi programında belli bir süreye mümkün mertebe çok etkinlik sokma bir işçinin bir işi belli bir standardda yapması için gerekli sürenin hesaplanması bir mahkemenin yargılama yetkisine sahip olduğu belli bir şehir ya da bölge bir mülkü belli süre koşuluyla kullanan bir otelde belli bir dönemde- toplam oda sayısı yüzdesi olarak gösterilen- boş odaların sayısı bir sürücü belli bir mesafeyi korumalıdır bir şeyi belli bir süre içinde önceden saptanan fiyatla satın alma hakkı bir şeyin belli bir kuruma ait olduğunu gösteren özel tasarım bozulmasını gerektiren bir neden çıkmazsa belli bir süre sonra kesinleşecek olan boşanma kararı casus belli cevap almak için değil de belli bir etki yaratmak için sorulan soru cinsliği belli olmayan çok belli çok belli olmak çözümü belli olmayan daha belli değil dava açmak niyeti belli olmadan önce değeri yokluğunda belli olmak devletçe ülkenin tüm zenginliğinden belli oranda ayrılan tahsisat dışsolunum belli olmayan kayıp dinleyici ya da potansiyel yatırımcıyı belli bir şeye ikna etmek için hazırlanan sunum doğruluğu belli olmayan dost kara günde belli olur dönemi belli sigorta poliçesi duruşunu belli etmek duygularını belli etmek düşük belli düşük belli (giysi) düşük belli pantolon eğimi ve bir noktası belli doğru elini belli etmek elini belli etmemek faili belli suç faturaların belli dönemlerde gönderilmesi fikren belli bir noktaya dayanmak film/kitap vb.'ne belli bir ortam vermek fiyatları belli bir aralıkta tutma frekansa kilitlenme anından belli bir genliğe ulaşılana kadar yaşanan gecikme gece geç vakte kadar çalıştığı belli olmak geçmişte belli bir tarihe gitmek geleceği belli olmayan gelen elektrik voltajını belli bir aralıkta düşürerek elektriki beslenmeyi sağlayan transformatör gizli bir şeyi/sırrı belli etme ağzından kaçırma göbek taşması ≡ düşük belli dar pantolonlarda bayanların göbeklerinin dışarı taşması günü belli değil günün ya da haftanın yalnız belli bir bölümünü alan hafifçe vura vura belli bir biçim vermek (çamura, kile) hamuru veya selülozu belli elyaf özelliklerine göre sınıflandırma ve akışları ayırma işlemi hangi tarafı tuttuğunu belli etmek hava trajik kontrol hizmeti sağlanan sınırları belli hava sahası havada belli bir noktada durmak hemen belli olan yalan henüz belli olmayan her şey belli hiç belli olmaz hisleri belli eden hislerini belli etmeyen yüz hoşnutsuzluğunu belli etmek ışını belli bölgeye veren araç içindeki belli başlı maddeler içyüzünü belli etmemek ileride belli koşullar altında yürürlüğe girecek olan imparatorluk sarayına mensup ve belli durumlarda yargılama gücü olan kont ince belli ince belli arılar işi yapacak kişi belli değilse iş, ortada kalır işin ne olacağı daha belli değil işlevi belli olmayan alet iyi dost kara günde belli olur jus belli kadın deniz gibidir ne yapacağı belli olmaz kafanızda belli bir biçim/model var mı karaltı gibi belli belirsiz görünmek karda gezip izini belli etmemek karda yürü, izini belli etme karda yürüyüp izini belli etmemek karınca belli kasım yüz elli, yaz belli kati meblâğı henüz belli olmıyan ve işlerin inkişâfına tâbi olan bir borç için gayrimenkul rehni kazalar ve belli hastalıklar kelimenin manası içinde bulunduğu metinden belli olur kemik üzerinde belli bir hat boyunca uzanan kabartı kendini belli eden kendini belli eden yol kendini belli etmek kendini belli etmek için tuhaf davranışlarda bulunmak kendini hemen belli eden kötü kişilik kendisinden belli kesin olarak belli kimi ağaçların iyi büyümesi için ormandaki belli tip ağaçların kesilmesi kimseye belli etmeden kişiliği belli olmayan kişinin ödediği verginin belli bir amaç için kullanımını seçebilmesi konuşmayı belli bir konuya getirmek kökeni belli olan tohum kötü bir şey yapacağı belli malını belli bir fiyata satan satıcı maliyete belli bir oranda kâr ekleyerek yapılan fiyatlandırma mesafeleri belli atış sahası miktarı belli borç miktarı belli olan borç mizacı belli olmaz münferit müşterilerin bankaya para yatırmasını kabul eden belli başlı ingiliz bankaları ne olacağı belli olmamak ne yapacağı belli olmayan kimse ne yapacağı belli olmaz neden belli silahlar kullanıldı nominal değeri belli olan pay senedi olacak olaylar kendisini önceden belli eder onun oraya vaktinde varıp varamayacağı belli olmaz oyundan belli süreler için çıkartılan oyuncuların ceza sürelerini tutan hakem öbür yüzden belli olmak önceden belli olan önceden belli olan sonuç önceden saptanan belli bir ücret karşılığında bir kişi veya kişilerin otel- restoran, vb işletmesi ile ilgili sözleşme övgü mü yoksa yergi mi olduğu belli olmayan kompliman özellikle aşkını belli etmek para ile imanın kimde olduğu belli olmaz patencinin bir ayağının belli bir süre için havada durması pejmürde giyinip fakirliğini belli etmek pek belli bir şey ki pek belli bir şeydir perşembenin gelişi çarşambadan belli olur profesyonel olmayan (hukuk, tıp, vb. belli bir öğrenim dalında) rengi belli olmamak rengi belli olmayan rengini belli etmek rengini belli etmemek sadece belli bir üreticinin ürünlerini satabilen mağaza sağı solu belli olmamak sağı solu belli olmayan sağı solu belli olmayan kimse sağı solu belli olmaz sanayide kullanılmayan manuel gaz kesme vanaları ve belli amaçlı vanalar saraybosna'daki belli hedefleri bombalamak sayısı belli sayısı belli olmayan sendika üyeliğinin belli bir süre devam etmesi sınırları belli sınırları belli alan sınırları belli olmayan sırıkla atlamada belli bir yüksekliğe ulaşmak sonu önceden belli olan bir dava veya başka bir mesele sonucu belli olan karşılaşmada yedek oyuncuların oyuna girmesi. sonucu belli olmayan bir işe girmek sonuç belli oldu sonunda belli bir duruma ya da yere düşmek sonunda belli bir duruma ya da yere gelmek sonunda belli veya arzu edilen bir sonuç vermek soyu (sopu) belli soyu belli soyu sapı belli olan sözcüğün anlamı bağlamından belli olur sözü belli bir noktaya getirmek suçsuzluğu belli olma süresi belli olmıyan bir halin devamı için bırakılan arazi şarabın belli bir bölgeden ve belli bir üzüm türünden yapıldığını gösteren fransız şarap sınıflama sistemi şarabın belli bir bölgeden ve belli bir üzüm türünden yapıldığını gösteren fransız şarap sınıflama sistemi (vin delimite de qualite superieure) şaşkınlığını belli etmeden tahakkuku belli olmıyan hadise taşıtın belli bir zamanda mil cinsindan katettiği yol toplamını belli bir tutara getirmek ucu ortası belli olmamak vadesi belli olan ve her yıl yenilenebilen hayat sigortası vadesi belli olmayan ve istendiğinde ödenmesi gereken tahviller vasiyet edenin aksi niyeti belli olmadıkça kelimelerin mutat mânalarından inhiraf edilmemeli yanlardan birinin belli bir davranışı yapmamasını emreden karar yanlış fikir vermek için (bir yazı vs.nin) belli bölümlerini seçip almak yarın ne olacağı belli olmaz yatırımın belli bir tarihte faiz ile birlikte baliği yavaş yavaş belli bir hale getirmek yemeği belli bir dereceye kadar ısıttıktan sonra dondurarak saklama yöntemi yerdeki radar sistemi tarafından sorgulandığında kodlanmış belli bir sinyal gönderen cihaz yeri yurdu belli olmayan kişi yerini belli etme yiğit meydanda belli olur

1: 3 ms