Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 715boş = abes [öz Türkçe - eski terim]
boş = batıl [öz Türkçe - eski terim]
boş = fos [öz Türkçe - eski terim]
boş = havai [öz Türkçe - eski terim]
boş = münhal [öz Türkçe - eski terim]
BOŞ = (boş nedir; boş ne demek; boş İngilizcesi) 1. İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı: «Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler.» -A. Gündüz. 2. Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal: Boş kadro. 3. Yapılacak işi olmayan, işsiz: Bugün sabah boşum, gelebilirsin. 4. mec. Anlamsız: «Bütün bunlar güneşli ve rüzgârlı bir günün boş vaatleri miydi?» -N. Hikmet. 5. mec. Bilgisiz: «Daha meselesiz, daha cahil, daha boş, daha yakışıklıydılar.» -S. F. Abasıyanık. 6. mec. Bir işe yaramayan, yararsız: «Yaşlı başlı insanlarız, dedi. Birbirimizi boş tesellilerle aldatacak değiliz.» -R. N. Güntekin. 7. zf. mec. Habersiz, hazırlıksız bir biçimde: «Tatar dilencinin küfürlerine işte böyle boş yakalandım.» -O. Pamuk.
BOŞ = (boş nedir; boş ne demek; boş İngilizcesi) El kaldırma aletlerinden olup bir ağ torba ve iki sopadan oluşan av aracı.
BOŞ = (boş nedir; boş ne demek; boş İngilizcesi) Koyunun yahut keçinin böğür etleri dikilip içine üzüm pirinç v.s. doldurularak fırında pişirilmek suretiyle yapılan yemek.
boş = bâtıl [Türkçe - Osmanlıca]
boş = beyhûde [Türkçe - Osmanlıca]
boş = fâriğ [Türkçe - Osmanlıca]
boş = güzâf [Türkçe - Osmanlıca]
boş = halâ [Türkçe - Osmanlıca]
boş = hâlî [Türkçe - Osmanlıca]
boş = hebâ [Türkçe - Osmanlıca]
boş = münhal [Türkçe - Osmanlıca]
boş = tehî [Türkçe - Osmanlıca]
ilgili sözler / related words