• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

part

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 122

ana kullanım 4

anatomi

bilişim

edebiyat

eğitim

müzik

reklam

ticaret

PART = [pa: t] noun
1 bölüm, kısım, parça * eşanlamlı : piece, portion, share, section, pragment, bit, division * karşıtanlamlı : whole
İngilizce örnek : In this part of the country, the land is quite expensive.
Türkçe çevirisi : Ülkenin bu bölümünde arazi oldukça pahalıdır.
İngilizce örnek : Making mistakes is part of learning.
Türkçe çevirisi : Hata yapmak, öğrenmenin bir parçasıdır.
İngilizce örnek : Part of the money goes to charity.
Türkçe çevirisi : Paranın bir kısmı hayır kurumuna gidiyor.
İngilizce örnek : It's sensible to save part of your salary every month.
Türkçe çevirisi : Maaşının bir kısmını her ay biriktirmek akıllıcadır.
İngilizce örnek : The major part of the film takes place in Istanbul.
Türkçe çevirisi : Bu filmin büyük bir kısmı İstanbul’da geçer.
2 pay * eşanlamlı : share, allotment, participation
3 yan, taraf * eşanlamlı : behalf, side, faction
4 görev * eşanlamlı : duty, responsibility
İngilizce örnek : I have done my part in trying to make him change his mind.
Türkçe çevirisi : Fikrini değiştirtmeye çalışmakla görevimi yaptım.
5 rol * eşanlamlı : role, function
İngilizce örnek : The actor had a big part in the play.
Türkçe çevirisi : Aktörün oyunda büyük bir rolü vardı.
6 müz. fasıl
* for my part = kendi hesabıma, bence
* for the most part = çoğunlukla, genellikle
İngilizce örnek : For the most part, his lecture was quite clear.
Türkçe çevirisi : Genelde konferansı oldukça anlaşılır idi.
İngilizce örnek : My relatives are for the most part farmers, but one or two are not.
Türkçe çevirisi : Akrabalarım genellikle çiftçi, ama bir ya da ikisi değil.
İngilizce örnek : They are for the most part German, but some are Turkish.
Türkçe çevirisi : Onlar çoğunlukla Alman, ama birkaçı Türk.
* in part = kısmen * eşanlamlı : partly, partially, moderately * karşıtanlamlı : entirely
İngilizce örnek : I am in part, but not completely, responsible for the scheme.
Türkçe çevirisi : Projede tamamen değil, kısmen sorumluyum.
* part of speech = sözcük türü
* play a part = rol oynamak
İngilizce örnek : He didn't play an active part in the attack on the police station.
Türkçe çevirisi : Karakola saldırıda aktif bir rol oynamadı.
* part with = -den ayrılmak
İngilizce örnek : I often use the internet, but I hate to part with my old books.
Türkçe çevirisi : Genellikle interneti kullanıyorum ama eski kitaplarımdan ayrılmayı hiç sevmiyorum.
* take part in sth = -e katılmak, iştirak etmek
İngilizce örnek : Local government officers are not allowed to take part in the demonstration.
Türkçe çevirisi : Yerel (oradaki) devlet memurlarının gösteriye katılmalarına izin yoktur.
İngilizce örnek : They did not take part in the debate.
Türkçe çevirisi : Tartışmaya katılmadılar.
¤ verb
1 ayırmak, uzaklaştırmak
İngilizce örnek : He parts his hair in the middle.
Türkçe çevirisi : Saçını ortadan ayırır.
İngilizce örnek : Only death can part us.
Türkçe çevirisi : Bizi sadece ölüm ayırabilir.
İngilizce örnek : He parted the two boys who were fighting.
Türkçe çevirisi : Kavga yapan iki oğlanı ayırdı.
İngilizce örnek : He struck with his sword and parted the rope that bound her.
Türkçe çevirisi : Kılıcıyla vurdu ve onu bağlayan ipi ayırdı.
2 ayrılmak, uzaklaşmak
İngilizce örnek : The clouds parted, and the sun shone through.
Türkçe çevirisi : Bulutlar uzaklaştı ve güneş çıktı.
İngilizce örnek : They parted at the end of the road.
Türkçe çevirisi : Yolun sonunda ayrıldılar.
İngilizce örnek : They had been angry with each other, but they parted friends.
Türkçe çevirisi : Birbirlerine küsmüşlerdi, ama arkadaşça ayrıldılar.

1: 0 ms