Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 710canlı = aktif [öz Türkçe - eski terim]
canlı = cevval [öz Türkçe - eski terim]
canlı = dinamik [öz Türkçe - eski terim]
canlı = hareketli [öz Türkçe - eski terim]
canlı = organizma [öz Türkçe - eski terim]
canlı = viable [öz Türkçe - eski terim]
canlı = viyabıl [öz Türkçe - eski terim]
CANLI = (canlı nedir; canlı ne demek; canlı İngilizcesi) 1. Canı olan, diri, yaşayan: «Bütün canlıların kendilerini yarı baygın, uykulu, hareketsiz bir tembelliğe bıraktıkları saatler başlamıştı.» -N. Cumalı. 2. Hareketli, hayat dolu, dinamik: «Yeni ufuklar arıyor, insanlarla daha geniş, canlı ilişkiler kurmak istiyordum.» -A. Ağaoğlu. 3. Güçlü, etkili. 4. Dikkat çekici, göz alıcı, parlak (renk), ateş parçası. 5. a. Yaşayıp yer değiştirebilen yaratık, hayvan. 6. a. Canlı yayın. 7. zf. Hareketli, hayat dolu, dinamik bir biçimde: «Umut iyidir. İnsanı canlı ve güçlü tutar.» -A. Kutlu.
CANLI = (canlı nedir; canlı ne demek; canlı İngilizcesi) 1. Çelik oyununda çeliği çelmeye hakkı olan (kimse). 2. Saklambaç oyununda kaleye ebeden önce gelen (kimse).
CANLI = (canlı nedir; canlı ne demek; canlı İngilizcesi) Güçlü, şişman, iri.
canlı = cândâr [Türkçe - Osmanlıca]
canlı = cânver [Türkçe - Osmanlıca]
canlı = cüvân [Türkçe - Osmanlıca]
canlı = hayvan [Türkçe - Osmanlıca]
canlı = uzviyye [Türkçe - Osmanlıca]
canlı = uzviyyet [Türkçe - Osmanlıca]
canlı = zîhayât [Türkçe - Osmanlıca]
canlı = zinde [Türkçe - Osmanlıca]
canlı = zîrûh [Türkçe - Osmanlıca]