• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

lie

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 1847

ana kullanım

LIE 1 = [lay] verb
lay [ley], lain [leyn]
1 yatmak, uzanmak * eşanlamlı : rest, repose, recline, stretch, extend
İngilizce örnek : He's going to lie on the bed and have a rest.
Türkçe çevirisi : Yatakta yatacak ve dinlenecek.
İngilizce örnek : I have lain in bed for two hours.
Türkçe çevirisi : İki saattir yatakta uzanıyorum.
İngilizce örnek : I like lying in bed on Sunday mornings.
Türkçe çevirisi : Pazar sabahları yatakta yatmaktan hoşlanıyorum.
İngilizce örnek : Jim's lying somewhere near the swimming pool.
Türkçe çevirisi : Jim yüzme havuzunun yanında bir yerde yatıyor.
İngilizce örnek : She was lying asleep on the sofa.
Türkçe çevirisi : Kanepede yatarak uyuyordu.
İngilizce örnek : The dog was lying asleep by the fire.
Türkçe çevirisi : Köpek şöminenin yanında yatarak uyuyordu.
İngilizce örnek : The wounded man lay on the operating table.
Türkçe çevirisi : Yaralı adam ameliyat masasında yatıyordu.
İngilizce örnek : Yesterday we swam, lay in the sun and went boating.
Türkçe çevirisi : Dün yüzdük, güneşte yattık ve sandalla gezdik.
2 olmak, bulunmak * eşanlamlı : be, be situated, be found, remain, exist
İngilizce örnek : All his clothes were lying on the floor.
Türkçe çevirisi : Bütün giysileri yerde.
İngilizce örnek : The child's toys were lying in the middle of the floor.
Türkçe çevirisi : Çocuğun oyuncakları döşemenin ortasında duruyordu.
İngilizce örnek : The village lies at the foot of the hill.
Türkçe çevirisi : Köy, tepenin eteğinde idi.
İngilizce örnek : There are enormous oil deposits lying under the surface of the earth.
Türkçe çevirisi : Yeryüzünün altında (bulunan) büyük petrol yatakları vardır.
İngilizce örnek : There were dead leaves lying all over the park.
Türkçe çevirisi : Parkın her yerinde ölü yapraklar (alaflar) vardı.
İngilizce örnek : Don't leave your clothes lying about.
Türkçe çevirisi : Giysilerini sağda solda (dağınık) bırakma.
* lie down = yatmak, uzanmak
İngilizce örnek : Go and lie down if you're feeling bad.
Türkçe çevirisi : Kendini kötü hissediyorsan git ve yat.
İngilizce örnek : You look tired. You should lie down and rest for a while.
Türkçe çevirisi : Yorgun görünüyorsun. Yatıp bir süre dinlenmelisin.

LIE 2 = [lay] verb
yalan söylemek * eşanlamlı : fib, falsify, prevaricate, misinform
İngilizce örnek : I think he lied about her age.
Türkçe çevirisi : Bence yaşı konusunda yalan söyledi.
İngilizce örnek : He's always lying. You can't believe a word he says.
Türkçe çevirisi : Her zaman yalan söylüyor. Söylediği tek kelimeye inanamazsın.
¤ noun
yalan * eşanlamlı : untruth, falsehood, fib, fiction, prevarication
İngilizce örnek : She’s telling a lie - don't believe what she says.
Türkçe çevirisi : Yalan söylüyor – söylediği şeye inanma.
İngilizce örnek : I don't think he would tell me a lie.
Türkçe çevirisi : Bana yalan söyleyeceğini sanmıyorum.
İngilizce örnek : She told her teacher a lie.
Türkçe çevirisi : Öğretmenine yalan söyledi.
İngilizce örnek : Why do you keep on telling me lies?
Türkçe çevirisi : Niye sürekli yalan söylüyorsun?

1: 0 ms