• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

yaşamak

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 93

phrasal verb, informal

YAŞAMAK = (yaşamak nedir; yaşamak ne demek; yaşamak İngilizcesi) ... yaşında bulunmak: On yaşıyor.

YAŞAMAK = (yaşamak nedir; yaşamak ne demek; yaşamak İngilizcesi) 1. Canlılığını, hayatını sürdürmek: «Hiçbir şey yaşarken daha önemli değildir.» -A. İlhan. 2. Sağ olmak: Deden yaşıyor mu? 3. Varlığını sürdürmek: Balıklar suda yaşar. 4. Oturmak, eğleşmek: Köyde yaşamak. Şehirde yaşamak. 5. Geçinmek: Bu kazançla yaşamak kolay değil. 6. Herhangi bir durumda bulunmak veya olmak: Bekâr yaşamak. Tek başına yaşamak. 7. Görüp geçirmek, başından geçmek: «Balkan Savaşı'nın bütün acılarını yaşamış bir ailenin kızıydı.» -N. Cumalı. 8. mec. Sürmek, devam etmek: Onun anısı hep yaşayacak. 9. mec. Varlıklı, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmek: «Tek başına manevra yapan bir lokomotif rahatlığı ile hayatını yaşıyor.» -H. Taner. 10. mec. Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmak: Bu iş olursa yaşadık. 11. mec. Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek: «Sen genç gibi yaşar, ihtiyar gibi ölürsün.» -Ö. Seyfettin.

yaşamak = ikamet etmek [öz Türkçe - eski terim]

yaşamak = berhayât bulunmak [Türkçe - Osmanlıca]

yaşamak = idrak etmek [Türkçe - Osmanlıca]

yaşamak = taayYüş etmek [Türkçe - Osmanlıca]

1: 0 ms