• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

lead

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 749

hekimlik

LEAD 1 = [led] noun
1 kurşun
İngilizce örnek : Lead is heavy.
Türkçe çevirisi : Kurşun ağır olur.
İngilizce örnek : The pipe is made of lead.
Türkçe çevirisi : Boru kurşundandır.
2 kalem kurşunu, grafit
İngilizce örnek : The pencil lead broke as I was writing.
Türkçe çevirisi : Yazı yazarken kalemin kurşunu kırıldı.
3 anterlin

LEAD 2 = [li: d] verb
led [led]
1 götürmek, yol göstermek * eşanlamlı : guide, conduct, escort, usher, steer
İngilizce örnek : I don't know the way, will you please lead?
Türkçe çevirisi : Yolu bilmiyorum, lütfen yolu gösterir misiniz?
2 (kafile, sürü) başını çekmek, başta olmak
İngilizce örnek : A green hearse led the funeral procession.
Türkçe çevirisi : Yeşil bir cenaze arabası cenaze kafilesinin başında idi.
2 komuta etmek, yönetmek * eşanlamlı : rule, govern, command, direct
İngilizce örnek : Şenol Güneş led his team to victory.
Türkçe çevirisi : Şenol Güneş takımını zafere götürdü.
3 sürmek, yaşamak * eşanlamlı : spend, live
İngilizce örnek : She leads a comfortable life.
Türkçe çevirisi : Rahat bir yaşam sürüyor.
* lead to = -e yol açmak, neden olmak
İngilizce örnek : What were his remarks that led to the riot?
Türkçe çevirisi : Onun ayaklanmaya yol açan sözleri neydi?
* lead up to = sözü belli bir noktaya getirmek
¤ noun
1 öncülük, başı çekme; önde olma
İngilizce örnek : Turkey has a 1-0 lead.
Türkçe çevirisi : Türkiye 1-0 önde.
2 ara, mesafe
3 tasma (kayışı/zinciri)
4 elektrik kablosu, tel * eşanlamlı : cord
5 ipucu
İngilizce örnek : The detective has discovered an important lead.
Türkçe çevirisi : Detektif önemli bir ipucu keşfetti.
6 başrol * eşanlamlı : lead role
İngilizce örnek : Şener Şen is playing the lead in the new film.
Türkçe çevirisi : Şener Şen, yeni filmde başrölü oynuyor.

1: 10 ms