Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 1641delik = foramen [öz Türkçe - eski terim]
delik = orifis [öz Türkçe - eski terim]
delik = ostiyum [öz Türkçe - eski terim]
delik = porus [öz Türkçe - eski terim]
DELİK = (delik nedir; delik ne demek; delik İngilizcesi) 1. Dar, küçük açıklık: «Anahtar deliği karanlıktı, içerden belli belirsiz sesler geliyordu.» -Y. Atılgan. 2. Dar, küçük çukur: «Küçük çocuk, kulübenin kenarına yığılmış taşlardan yukarıda bir deliğe sıkışmıştı.» -S. F. Abasıyanık. 3. Küçük hayvan yuvası: Fare deliği. 4. sf. Delinmiş olan: «Hangi evden istedilerse gittim, dama çıktım, akan delik kiremidi buldum, yerine sağlam kiremit koydum.» -H. S. Tanrıöver. 5. argo Cezaevi.
DELİK = (delik nedir; delik ne demek; delik İngilizcesi) Cezaevi.
DELİK = (delik nedir; delik ne demek; delik İngilizcesi) Kızlığı giderilmiş, bikri bozulmuş: Delik çıhtı diyi gızcağızı giri göndermişler.
DELİK = (delik nedir; delik ne demek; delik İngilizcesi) Pencere.
DELİK = (delik nedir; delik ne demek; delik İngilizcesi) Sinema Filmin ya da mıknatıslı kuşağın çeşitli sinema araçlarında düzenli yürümesini sağlamak amacıyla, bu araçlardaki dişlere uygun biçimde tek ya da iki yanında, düzenli aralıklarla uzunlamasına sıralanan belirli boy ve biçimdeki boşluklar.
delik = hufre [Türkçe - Osmanlıca]
delik = menfez [Türkçe - Osmanlıca]
delik = sûrâh [Türkçe - Osmanlıca]
ilgili sözler / related words