• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

worry

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 4104

WORRY = ['wari] verb
1 kaygılanmak, endişelenmek, merak etmek * eşanlamlı : fret, be anxious, agonize, bother
İngilizce örnek : Don't worry. We've called an ambulance.
Türkçe çevirisi : Endişelenmeyin Ambulans çağırdık.
İngilizce örnek : There's no need to worry.
Türkçe çevirisi : Endişe edecek bir şey yok.
İngilizce örnek : You're always worrying about something.
Türkçe çevirisi : Hep bir şeylerden endişe ediyorsun.
İngilizce örnek : It's no use worrying about it; there's nothing you can do.
Türkçe çevirisi : O konuda kaygılanmanın yararı yok; yapabileceğin bir şey yok.
2 kaygılandırmak, endişelendirmek, meraklandırmak * eşanlamlı : disturb, bother, trouble, harass, torment, pester, vex, annoy, distress
İngilizce örnek : The news began to worry him.
Türkçe çevirisi : Haber onu kaygılandırmaya başladı.
¤ noun
1 kaygı, üzüntü, sıkıntı * eşanlamlı : anxiety, uneasiness, concern, trouble, annoyance, irritation, bother, torment
İngilizce örnek : I understand your worry, but I can't help you.
Türkçe çevirisi : Kaygını anlıyorum, ama sana yardım edemiyorum.
İngilizce örnek : There were worries about security during the president's visit.
Türkçe çevirisi : Cumhurbaşkanının ziyareti sırasında güvenlikle ilgili bazı endişeler vardı.
İngilizce örnek : When her daughter didn't call her she became desperate with worry.
Türkçe çevirisi : Kızı onu aramayınca endişeden ne yapacağını bilmiyordu.
2 üzüntü nedeni, endişe kaynağı, dert
İngilizce örnek : His main worry is to find enough money to pay his debts.
Türkçe çevirisi : Onun en önemli derdi, borçlarını ödemek için yeterli para bulmaktır.

1: 0 ms