• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

tune

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 6931

TUNE = [tyu: n] noun
1 nağme, hava, ezgi * eşanlamlı : air, melody, strain, song
İngilizce örnek : Play us a tune.
Türkçe çevirisi : Bize bir parça çal.
İngilizce örnek : I know the words but I can't remember the tune.
Türkçe çevirisi : Sözlerini biliyorum ama şarkının ezgisini anımsayamıyorum.
İngilizce örnek : The pianist treated the guests to an old blues tune.
Türkçe çevirisi : Piyanist konuklara, eski bir bluz parçası sundu (ziyafeti verdi).
2 akort
3 uyum * eşanlamlı : harmony, euphony * karşıtanlamlı : discord
¤ verb
1 akort etmek
İngilizce örnek : Tuning the piano took me four hours.
Türkçe çevirisi : Piyanoyu akort etmem dört saat sürdü.
2 (makineyi) ayarlamak, düzen vermek
* in tune = 1 akortlu
İngilizce örnek : His singing is awful; he's never in tune.
Türkçe çevirisi : Onun şarkı söylemesi (okuyuşu) berbat; hiçbir zaman akortlu deği.
İngilizce örnek : Please try to play in tune.
Türkçe çevirisi : Lütfen akortlu çalmaya çalışın.
2 uyumlu
* out of tune = akortsuz, detone
İngilizce örnek : This piano sounds terrible. It is out of tune.
Türkçe çevirisi : Bu piyanonun sesi berbat. O, akortsuz.

1: 0 ms