• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

gereksiz

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 2606

gereksiz = abes [öz Türkçe - eski terim]

gereksiz = fazla [öz Türkçe - eski terim]

gereksiz = fuzuli [öz Türkçe - eski terim]

gereksiz = fuzulî [öz Türkçe - eski terim]

gereksiz = lüzumsuz [öz Türkçe - eski terim]

GEREKSİZ = (gereksiz nedir; gereksiz ne demek; gereksiz İngilizcesi) 1. Gereği olmayan, yararsız, lüzumsuz: «Bizim aramızda, birbirimiz hakkında çok şey bilmek gereksiz olduğu gibi tehlikelidir de.» -R. Mağden. 2. zf. Boş yere.

gereksiz = fuzûl [Türkçe - Osmanlıca]

gereksiz = fuzûlî [Türkçe - Osmanlıca]

gereksiz = zâid [Türkçe - Osmanlıca]

ilgili sözler / related words

-e gereksiz emirler vermek -i gereksiz kılmak -mek gereksiz açıklama gereksiz ağlamak gereksiz anlam için gereksiz anlam için gereksiz (sözcük vb) ayrıntılar üzerinde gereksiz olarak durmak başkasına gereksiz tavsiyede bulunan kimse bir işi gereksiz yere ağırdan almak bir tarafın çıkarı için davaya gereksiz müdahale birini gereksiz olduğundan dolayı işten çıkarmak can sıkıcı ya da gereksiz tekrarlar içeren değişik fiyatlardan haberi olup gereksiz masraf yapmayan etin veya balığın gereksiz yerini kesip atmak fazla gereksiz sözcük kullanan gereksiz antidiüretik hormon salgılanması sendromu gereksiz aşırı heyecan gereksiz ayrıntılara girişmek gereksiz ayrıntılara girmek gereksiz ayrıntılarla dolu gereksiz ayrıntılarla uğraşan gereksiz ayrıntılarla uğraşmak gereksiz ayrıntılı gereksiz bilgi gereksiz bölümlerini atmak gereksiz çokluk gereksiz davalar açan kişi gereksiz değişken gereksiz denetim gereksiz ekstraları olmayan gereksiz emirler vermek gereksiz eşya gereksiz eşya ile doldurmak gereksiz etki gereksiz ev eşyası gereksiz formalite gereksiz gösteriş gereksiz gürültü gereksiz harf gereksiz hece gereksiz iş gereksiz iş yaratma gereksiz işçiler gereksiz kahramanlık gereksiz kılmak gereksiz kısıt gereksiz kızgınlık gereksiz kimse gereksiz kod gereksiz konuşma gereksiz laflarla dolu gereksiz masrafları kesmek gereksiz olarak gereksiz olduğu için işten çıkarmak gereksiz olmak gereksiz posta gereksiz sabırsızlık gereksiz sarfiyat gereksiz söz gereksiz söz yineleme gereksiz söz yinelemesi gereksiz sözcük gereksiz sözcük bolluğu gereksiz sözcükler gereksiz sözcükler kullanma gereksiz sözcüklerle lafı uzatma gereksiz sözler gereksiz sözlerle dolu gereksiz sözlerle dolu uzun gereksiz sözlerle uzatan gereksiz süs gereksiz süz gereksiz şey gereksiz şeyi/kimseyi atmak gereksiz şeyler gereksiz şeyleri ortaya dökmek gereksiz şeyleri yüklemek gereksiz şeylerle doldurmak gereksiz şeylerle karman çorman doldurmak gereksiz tekrar gereksiz tekrar yapan gereksiz telaş gereksiz tiraj gereksiz top gereksiz uzatma gereksiz velvele ve üzüntü gereksiz yaygara gereksiz yere gereksiz yere bir olaya müdahale eden politikacı gereksiz yere eşya götürmek gereksiz yere harcama yapmak gereksiz yere harcamak gereksiz yere kan dökmek gereksiz yere kendini tehlikeye atmak gereksiz yere ortaya koymak gereksiz yere sert oynama gereksiz yere telaşlanmak gereksiz yere uzamak gereksiz yere uzatmak gereksiz yere ve lüzumundan çok fazla gayret sarfetmek gereksiz yere yapılan sertlik gereksiz yineleme inkâr etmek gereksiz iş olmadığı için gereksiz konuyu gereksiz yere uzatmak lafı gereksiz yere uzatmak marjinal verimi ve değeri kullanımı gereksiz kılacak kadar düşük söylemek gereksiz sürücüye gereksiz tavsiyede bulunan kişi trombonlama (bir telefon görüşmesi kurulurken gereksiz devrelerin kullanılması durumu)

1: 0 ms