Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 3504 DOĞRULMAK
1. Oturan veya yatan bir kimse ayağa kalkarak dik duruma gelmek: Belim çok kötü, doğrulamıyorum. / Oturduğun yerden olmaz, doğrulur musun? / Dedem, uzun zamandır oturduğunu koltuğundan doğrularak ilacına uzandı.
2. Eğik bir şey, düz bir duruma gelmek.
3. Yönelmek: Odadan bir ses duyunca kapıya doğruldu.
4. Para sağlanmak, kazanılmak: Şükürler olsun, bugün de gündelik doğruldu mu.
5. Bozuk olan bir şey yeniden düzelmek: Enflasyon çok yüksek, işimiz bir türlü doğrulmuyor.
ilgili sözler / related words