• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

social

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 166

SOCIAL = ['souşıl] adjective
1 toplumsal, sosyal * eşanlamlı : communal, community, common, public, civil * karşıtanlamlı : personel
İngilizce örnek : Now Turkey is experiencing a period of enormous political and social change.
Türkçe çevirisi : Şimdi Türkiye büyük bir siyasal ve toplumsal değişim dönemi yaşıyor.
İngilizce örnek : She has money and time, so she has an active social life.
Türkçe çevirisi : Onun parası ve vakti var, bu yüzden aktif bir sosyal hayatı var.
İngilizce örnek : She is a social drinker - she only drinks with her friends.
Türkçe çevirisi : O sosyal içici – sadece arkadaşları ile birlikte içer.
İngilizce örnek : She doesn’t like talking about social issues.
Türkçe çevirisi : Toplumsal sorunlar hakkında konuşmayı sevmiyor.
2 sürü halinde yaşayan
İngilizce örnek : Elephants are social animals.
Türkçe çevirisi : Filler sürü halinde yaşayan hayvanlardır.
* social democracy = sosyal demokrasi
* social science = sosyal bilimler
* social security = sosyal güvenlik
2 sosyal sigorta
* social services = sosyal hizmetler
* social worker = sosyal hizmet görevlisi
İngilizce örnek : Social workers visited her at her home.
Türkçe çevirisi : Sosyal hizmet görevlileri onu evinde ziyaret etti.

1: 0 ms