• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

if

Yanlış : If it will rain, I'll borrow her umbrella.

Doğru : If it rains, I'll borrow her umbrella.

Yağmur yağarsa, onun şemsiyesini ödünç alacağım.


Koşul gösteren tümcelerin if’li kısmında olağan olarak gelecek zaman kullanılmaz. Burada kullanılan geniş zaman, geniş zamanı veya gelecek zamanı belirtir.


If you hurry up, you will catch the train.

Acele edersen, trene yetişeceksin.


If I have free time tomorrow, I’ll go and see her.

Yarın boş vaktim olursa gidip onu göreceğim.


Ancak isteklilik ve irade anlatılmak isteniyorsa, koşul yantümcesinde (if’li kısımda) will kullanılabilir.


If you'll clear the table, I'll wash the dishes.

Sen masayı temizlersen ben de tabakları yıkarım.

Masayı temizlemeye gönlün olursa ben tabakları yıkarım.


Nazik bir rica belirtmek için de koşul tümcesinde will kullanılabilir.


If you will come this way, I'll show you the pictures.

Böyle gelirsen sana resimleri gösteririm.

Böyle gel de sana resimleri göstereyim.


İngilizcede temelde üç tür koşul tümcesi vardır. Birinci tür koşullarda if’li kısım geniş zaman, ana tümce ise gelecek zamanda olur. Bu tür cümleler, açık koşulları, yani bir şarta bağlı olarak gerçekleşebilecek eylemleri belirtir.


If it rains, we'll stay here.

Yağmur yağarsa burada kalırız.


If I don’t feel well tomorrow, I will go to hospital.

Yarın kendimi iyi hissetmezsem hastanaye gideceğim.


If you take the train, you'll be there in two hours.

Trenle gidersen, iki saat sonra orada olursun.


If he passes his exams, his father will buy him a new bike.

Sınavlarını geçerse babası ona yeni bir bisiklet alacak.


İkinci tür koşul tümcelerinde if’li kısım geçmiş zamanda olur, ana tümcede ise would veya could ve ardından da yalın bir fiil kullanılır. Bu cümlelerdeki geçmiş zaman, gerçek bir geçmiş zamanı değil, gerçeğe veya şu anki duruma aykırı bir durumu göstermek için kullanılır.


I could repair the car if I had the right tools.

Uygun aletlerim olsaydı arabayı tamir ederdim.

Uygun aletlerim olsa arabayı tamir ederim.

(Ancak uygun aletler yok ve tamir edemem.)


If I didn't feel so tired, I'd come out with you.

O kadar yorgun hissetmeseydim, seninle çıkardım.

O kadar yorgun hissetmesem, seninle çıkarım.

(Ancak kendimi çok yorgun hissediyorum ve seninle çıkamam.)


If I didn't like him, I wouldn't be going to his party.

Onu sevmeseydim, partisine gidiyor olmazdım.

Onu sevmesem, partisine gitmem.

(Ancak onu seviyorum ve partisine gidiyorum.)


If I had a lot of money, I'd travel round the world.

Çok param olsaydı, dünyayı dolaşırdım.

Çok param olsa, dünyayı dolaşırım.

(Ancak çok param yok ve dünyayı dolaşamam.)


If I won a lot of money, I'd take a long holiday.

Çok para kazansaydım, uzun bir tatile çıkardım.

Çok para kazansam, uzun bir tatile çıkarım.

(Ancak çok para kazanmıyorum ve uzun bir tatile çıkamam.)


I would take the job if it were nearer home.

Eve daha yakın olsaydı işi kabul ederdim.

Eve daha yakın olsa işi kabul ederim.

(Ancak eve daha yakın değil ve işi kabul edemem.)


Gerçek bir geçmişi ifade etmek için if’li kısımda uzak geçmiş zaman (past perfect tense), ana tümcede ise would/could have done yapısı kullanılır.


If John had studied harder, he would have got better marks.

John daha çok çalışsaydı daha iyi notlar alırdı.

(Ancak John daha çok çalışmadı ve daha iyi notlar almadı.)


If I had known that you were in hospital I'd have visited you.

Hastanede olduğunu bilseydim seni ziyaret ederdim.

(Ancak hastanede olduğunu bilmiyordum, dolayısyla seni ziyaret etmedim.)


If the weather had been nice yesterday, I would have gone to the beach.

Hava dün iyi olsaydı, plaja giderdim.

(Ancak dün hava iyi değildi ve ben plaja gitmedim.)


I would have prepared something special if I'd known they were coming.

Geldiklerini bilseydim özel bir şey hazırlardım.

(Ancak geldiklerini bilmiyordum, dolayısıyla özel bir şey hazırlamadım.)


I wouldn't have caught the train if it hadn't been a few minutes late.

Birkaç dakika gecikmeseydi trene yetişmeyecektim.

(Ancak tren birkaç dakika gecikti ve ben ona yetiştim.)


I wouldn't have fallen down if it hadn't been so slippery.

O kadar kaygan olmasaydı düşmezdim.

(Ancak çok kaygandı ve ben düştüm.)


If I hadn't forgotten his number, I'd have phoned him.

Numarasını unutmasaydım ona telefon ederdim.

(Ancak numarasını unuttum ve ona telefon etmedim.)


We might not have lost our way if the night hadn't been so dark.

Gece o kadar karanlık olmasaydı yolumuzu kaybetmezdik.

(Ancak gece çok karanlıktı ve biz yolumuzu kaybettik.)


Geçmişte yapılan bir eylem ve onun şu andaki etkisi, karma bir koşul tümcesi ile belirtilebilir. Bu durumda if’li kısımda uzak geçmiş zaman (past perfect tense), ana tümcede ise would, veya yerine göre could kullanılır.


If we hadn't missed the last bus, we wouldn't be having to walk home.

Son otobüsü kaçırmasaydık (kaçırmamış olsaydık), (şu anda) eve yürüyerek gitmek zorunda olmayacaktık.


If I hadn't stayed up all night, I wouldn't be feeling so tired.

Bütün gece uyanık kalmasaydım (kalmamış olsaydın), (şu anda) kendimi o kadar yorgun hissetmeyecektim.


I wouldn't be living in France if I hadn't got married to a Frenchman.

Bir Fransız erkekle evlenmeseydim (şa anda) Fransada yaşıyor olmayacaktım.


If you hadn't left the map in the car, we wouldn't be lost!

Haritayı arabada bırakmasaydın (şu anda) kaybolmayacaktık!