• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

infinitives

infinitives

 

infinitives = mastarlar, eylemlikler

 

A. Biçim


Fiilin ek almamış yalın haline, veya daha sık kullanım biçimiyle to'lu yalın fiile mastar veya eylemlik denir. Aşağıda mastarların aldığı biçimler write fiili üzerinde gösterilmiştir.


to write = yazmak (present infinitive)

to be writing = yazıyor olmak (progressive infinitive)

to have written = yazmış olmak (perfect infinitive)

to have been writing = yazıyor olmak (perfect infinitive)

to be written = yazılmak (present passive)

to have been written = yazılmış olmak (perfect passive)

write = yazmak (bare/plain infinitive)


B. Sözdizimsel Kullanım


1. Mastarlar cümlenin başında özne olarak kullanılabilir.


To learn Japanese alphabet takes a pretty long time.

Japon alfabesini öğrenmek epey uzun bir zaman alır.

 

To pass this exam is not as easy as it seems.

Bu sınavı geçmek göründüğü kadar kolay değildir.


Ancak bu tür cümleleri it geçici öznesi ile yapmak daha olağandır.


It takes a pretty long time to learn Japanese alphabet.

Japon alfabesini öğrenmek epey uzun bir zaman alır.


It is not as easy as it seems to pass this exam. 

Bu sınavı geçmek göründüğü kadar kolay değildir.


2. Mastarlar cümlenin nesnesi olabilir. Bazı fiiller kendilerinden sonra gelen fiilin to'lu halde, yani mastar halinde olmasını gerektirir.


I hope to finish this work next month.

Gelecek ay bu işi bitirmeyi umuyorum.


I can't afford to buy a flat. 

Bir daire almaya gücüm yetmez.


You deserve to be punished.

Cezalandırılmayı hak ediyorsun.


Bu şekilde kendilerinden sonra to'lu fiil isteyen fiillerden başlıcaları:


afford, agree, aim, arrange, ask, attempt, begin, care, cease, claim, consent, continue, demand, deserve, endeavour, fail, fear, forget, guarantee, happen, hesitate, hope, learn, manage, neglect, offer, omit, plan, pretend, propose, prove, refuse, remember, start, strive, tend, threaten, try


Bazı filler ise fiil + nesne + to fiil yapısında kullanılır. Bu şekilde kullanılan fiillerin başlıcaları: advise, allow, cause, challenge, charge, command, compel, condemn, enable, encourage, forbid, force, invite, lead, order, permit, persuade, provoke, recommend, remind, request, teach, tell, warn.


He advised me to stop smoking.

Sigarayı bırakmamı tavsiye etti.


The manager allowed the woman to use his office.

Müdür kadının bürosunu kullanmasına izin verdi.


They forced us to tell the secret.

Bizi sırrı söylemeye zorladılar.


3. Mastarlar soru sözcüklerinden sonra kullanılarak isim cümlecikleri oluşturur.


He'll show you how to do it.

Onun nasıl yapılacağını size gösterecek.


I don't know what to say.

Ne söyleyeceğimi bilmiyorum.

 

Please let us know when to leave.

Lütfen ne zaman yola çıkmak gerektiğini bize bildirin.

 

4. Zevk, şaşkınlık, heyecan, vb. belirten sıfatlardan sonra mastar kullanılabilir.


I'm so happy to have met you at the station.

Seninle istasyonda karşılaştığım için çok mutluyum.


The boss was worried to hear that the workers had gone on strike. 

Patron işçilerin greve gittiğini duymaktan kaygılandı.

 

5. Mastarlar be fiilinin tümleci olarak da kullanılabilir.


What I need is to lie down for a few minutes. 

İhtiyaç duyduğum şey, birkaç dakika uzanmak.


6. Mastarlar bir isim veya zamirden sonra kullanılarak ilgi yantümcecikleri (relative clause) işlevini görür:


I've got three letters to type.

(I've got three letters which I must write.)

Yazacak üç mektubum var.


We need a guide to show us round.

(We need a guide who can show us round.)

Bizi gezdirecek bir kılavuza gereksinmemiz var.


The soldiers had nothing to eat.

(The soldiers had nothing which they could eat.)

Askerlerin yiyecek hiçbir şeyleri yoktu.


The first/second vb; the last, the only, the few ve enüstünlük derecelerinden sonra özdeş işlevi görür:


Umay was the first girl to come to the party.

(Umay was the first girl who came to the party.)

Partiye gelen ilk kız Umay idi.


He was the last soldier to cross the bridge.

(He was the last soldier who crossed the bridge.)

Köprüden en son geçen asker oydu.


He is the only one to understand me.

(He is the only one who can understand me.)

Beni anlayabilecek tek kişi o.