• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

biyoloji terimleri - biology glossary


abiyogenez  Canlıların cansız maddelerden meydana geldiğini savunan görüş.


açık dolaşım  Kanın damarlardan dokular arasındaki özel boşluklara yayılıp, madde alış-verişi olduktan sonra toplayıcı damarlarla kalbe dönmesine denir.


adaptasyon  Canlının yaşama ve üreme şansını artıran çevreye uyumunu sağlayan ve kalıtsal olan özellikleri.


adenin  Adenintimin protein çiftinin bir azotlu bir bileşeni.


adenozin trifosfat  Canlıların doğrudan kullandığı hücresel enerji molekülü, biyolojik enerji. ATP şeklinde kısaltılır.


adrenalin  Böbrek üstü bezinden salgılanan hormon.


aerobik solunum  Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir solunum şeklidir.


aglütinasyon  Kan hücrelerinin kümeleşerek pıhtılaşması.


akson  Sinir hücrelerinin uzun uzantısı. Sinaptik bağlantıların sağlantığı uzantılardır


aktif taşıma  Bir maddenin hücre zarından hücre içine veya dışına enerji harcanarak taşınması.


aktif taşıma  Yarı geçirgen bir zarda maddelerin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama enerji harcayarak geçmesi olayıdır.


aktin  Kaslarda kasılmayı sağlayan protein yapıdaki ince iplikler.


aktivasyon enerjisi  Kimyasal reaksiyonların başlaması için gerekli olan enerji.


alel  Bir karakter üzerinde aynı yada farklı yönde etkili olan iki veya daha fazla genden herbiri.


alg  Gerçek anlamda kök, gövde ve yaprağı bulunmayan, fotosentez yapabilen, klorofil içeren, büyüklükleri 1 mikrometreden 100 metreye kadar değişebilen basit yapılı canlılar.


alg  Sulu ortamda yaşayan tek hücreli organizmalardır. Foto sentez yada fagosite yaparak beslenir


allantoyis kesesi  Yumurta içindeki metabolik artıkların depolandığı embriyonik kese.


alveol  Akciğerlerde genişlemiş küçük kesecik.


alyuvar  Sitoplazmasındaki hemoglobin aracılığı ile akciğerlerle dokular arasında oksijen taşımakla görevli, disk şeklinde, memelilerde çekirdeğinin bulunmaması nedeniyle iki yüzü çukur olan kan hücresi.


alzheimer  Ön beynin bazı kısımlarındaki nöronların zayıflaması ile ortaya çıkan, yaşlı insanlarda sık görülen, hafıza kaybı ile tanınan sinirsel bir hastalık.


amino asit  Proteinlerin yapı taşıdır. Bir amino asit, amino grubu (NH2) ile bir karboksil grubu (COOH) taşıyan bileşiklerdir. Çok sayıda amino asit peptid bağları ile bağlanarak proteinleri oluşturur.


amino-asit  Hücrelerimizi oluşturan proteinlerin yapıtaşı olan "canlı" moleküller. 20 ayrı türü vardır. Vücudumuzdaki proteinlerin hangi amino-asitlerden oluşacağını genlerimiz belirler.


amonyak (nh3)  Protein metabolizması sonucu oluşan azot ve hidrojen bileşimi olan keskin kokulu bileşik.


ampirik  Kuramsal bir temele dayanmayan, deney ve tecrübe ile anlaşılmış olan bilgi, bağıntı vb.


anabolizma  Hücrenin yapıtaşlarını, makromolekülleri ve polimerleri sentezlemesi. Biyosentez tepkimelerinin tümü.


anaerobik solunum  Hücrede moleküler oksijenin kullanılmadığı bir solunum şeklidir.


anatomi  Hücre, doku ve organların yapı, kimyasal bileşim ve işlevsel özelliklerinin mikroskobik yöntemlerle incelenmesini konu alan bilim dalı.


anizogami  Farklı şekil, büyüklük ve yapıdaki gametlerin birleşimiyle yapılan eşeyli üreme şekli.


antiasit  Asit giderici


antibiyotik  Seçici toksik özelliğe sahip olan, hastalık yapan mikroorganizmaları öldüren veya büyümesini durduran antimikrobiyal madde.


antidiüretik hormon  Böbreklerden suyun geri emilmesini sağlayan ve hipofizin arka lobundan salgılanan hormon.


antijen  Canlı vücuduna dışarıdan giren ve antikor oluşmasını sağlayan yabancı madde.


antikodon  tRNA'daki üçlü baz dizilişi.


antikor  Vücuda giren antijenlere karşı oluşan bağışıklık proteini.


antikor  Vucuda giren yabancı maddeleri(antijen) yok etmek için vücudun ürettiği savunma maddesi.


apandis  İnce bağırsak ile kalın bağırsağın birleştiği yerde parmak şeklinde bir çıkıntı.


apandisit  Apandisin iltihaplanması.


apoenzim  Bileşik enzimlerin protein kısmı.


apoenzim  Enzimin koenzim olmadan etkinlik gösteremeyen protein kısmıdır.


aşı  Bazı hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak için vücuda enjekte edilen ölü ya da zayıf bakteri süspansiyonu.


atmosfer basıncı  Atmosferin yer yüzünde bulunan her cisim üzerine yaptığı basınç. Deniz seviyesinde, 760 mm'lik civa sütununun 1 cm2 alana yaptığı basınç "1 atmosfer" basıncıdır.


bağışıklık  Bir organizmada, mikroorganizmalara ve bunların oluşturduğu maddelere karşı oluşturulan normal olmayan şartlara karşı koymayı sağlayan, doğal yada sonradan kazanılmış direnç.


bakteri  Monera aleminde yer alan zarla çevrili gerçek ve belirgin çekirdeği ve organelleri bulunmayan prokaryotik yapıdaki en ilkel tek hücreli canlı.


bakteriyel yapay kromozom  DNA parçacıklarını kopyalamakta kullanılan ve bir cins bakteride bulunan bir madde. BAC şeklinde kısaltılır.


bal özü  Çiçekler tarafından salgılanan tatlı ve genellikle kokulu bir sıvı.


başkalaşım  Bazı böcek ve kurbağa gibi canlıların, yumurtadan çıktıktan sonraki gelişme evrelerinde yapısal değişikliğe uğrayarak atalarına benzer hale gelmeleri.


bazal metabolizma  Hayatın devamı için şart olan asgari metabolizma faaliyeti.


bazal metabolizma hızı  Besin alınması ve hareketsiz durumda vücudu canlı tutmak için gerekli enerji tüketimi.


beyin  Omurgalılarda kafatası içindeki merkezi sinir sisteminin bir bölümü.


bilim  Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim.


bistüri  Laboratuarda kullanılan keskin bıçak.


biyogenez  Canlıların kendilerine benzeyen canlılardan oluştuğunu açıklayan görüş.


biyokütle  Belirli bir alan ve hacimde bulunan canlı ağırlığa biyokütle denir.


biyolog  Biyoloji ile uğraşan kimse, biyoloji uzmanı.


biyoloji  Canlıların yapı ve işlevlerini, canlı ve cansız çevreyle ilişkilerini, dağılımlarını ve çeşitliliklerini inceleyen, temel olarak da canlılık olgusunu açıklamaya çalışan bilim dalı.


biyolojik çeşitlilik  Belirli bir alan, çevre veya tüm dünya üzerindeki canlıların genetik, taksonomik ve ekosistem çeşitliliği.


biyoplastik  Bitkisel yağlar, bitki nişastaları veya mikroorganizmalar gibi yenilenebilir biyolojik kaynaklardan elde edilen plastikler.


biyoremediasyon  Kirletici bir maddeyi ortamdan uzaklaştırmak için canlı organizmanın kullanılması işlemi. Denizlerdeki petrol kirliliğinin temizlenmesinde petrolü ayrıştıran bakterilerin kullanılması.


biyosfer  Dünyadaki bütün canlıların yaşadığı 16-20 km kalınlığında tabaka. Biyosferin deniz seviyesinden 8-10 km'si atmofere, 8-10 km'si okyanusların dibine doğru uzanır.


biyoteknoloji  Canlı hücreleri ve mikroorganizmaları kullanarak biyolojik tekniklerle endüstri ve tıp alanında kullanmak üzere materyal üretimi. Antibiyotik, şarap ve peynir üretiminin bakteri ve mantarlar aracılığı ile yapılması. Özellikle DNA ve hücreyle ilgili konularda kullanılan biyolojik tekniklere verilen ad.


biyoyakıt  Biyolojik olarak parçalanabilir özellikteki atık organik maddeler gibi kaynaklardan elde edilen katı, sıvı ya da gaz haldeki yakıt türü.


blastula  Döllenmiş yumurtanın bölünmeler sonucu, ortası sıvıyla dolu olan bir hücre tabakasından oluşan yapı.


boşaltım  Sindirimden sonra bağırsaklarda kalan posanın, idrar torbasındaki idrarın ve ter, tükürük, vb. salgıların vücuttan dışarı atılması.


bowman kapsülü  Nefronun ucunda, glomerulusu saran yarım küre şeklindeki bölüm.


bronş  Soluk borusundan ayrılan akciğerlere giden iki boru.


bronşit  Bronşlarda bakterilerin yerleşip üreyerek iltihaplanması.


cdna  Tamamlayıcı DNA. Haberci RNA şablonundan sentezlenerek elde edilen DNA şeklinde de tanımlanabilir.


çekirdek  Hücredeki genetik malzemeyi barındıran kısım.


çenek  Tohum yaprağı. Tohumun yapısındaki bitki taslağında bulunan yapraklardanherbiri.


cenin  Gelişmenin erken dönemindeki embriyoya verilen ad.


çift çenekli bitki  Embriyolarında iki çenek yaprak (kotiledon) bulunan bitkiler. İletim demetleri gövdede belirli bir düzende yerleşmiştir.


çıkarım  Belli önermelerin kabul edilen veya gerçek olan doğruluklarından, yanlışlıklarından, başka önermelerin kabul edilen veya gerçek olan doğruluklarını, yanlışlıklarını çıkarma.


covper bezi  Seminal sıvının oluşturduğu bezlerden biri.


çözücü  Katı, sıvı veya gaz haldeki bir maddeyi kendi kimyasal yapısında değişme olmaksızın çözen diğer bir katı, sıvı ya da gaz madde.


crossing-over  Eşey ana hücrelerinde gerçekleşen mayoz bölünmenin profaz I safhasında oluşan tetratların kromatitleri arasındaki parça değişimi.


dehidrasyon tepkimesi  Küçük moleküllerin birleşerek büyük molekülleri oluştururken su açığa çıkardığı tepkimeler.


denatürasyon  Eter, kloroform gibi çözücüler ile sıcaklık, pH, tuz derişimi gibi koşulların proteinin yapısını bozarak biyolojik etkinliğini kaybetmesine neden olması durumu.


dendrit  Sinir hücresinin kısa olan uzantısı.


deoksiribonükleik asit (dna)  Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül


deoksiribonükleotid  DNA'nın yapıtaşı olan molekül.


deoksiriboz  C5H10O4 bileşiminde olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker. Genel adı pentoz olan monosakkarit.


deplazmoliz  Plazmolize uğramış hücrenin tekrar su alarak eski haline dönmesi.


deplazmoliz  Su kaybına uğramış hücrenin tekrar su alarak eski durumuna dönmesi.


dermis  Hayvanlarda derinin alt tabakasına verilen ad.


difüzyon  Moleküllerin ya da iyonların yüksek konsantrasyonlu bir alandan düşük konsantrasyonlu alana geçişleri.


dihibrit  İki karakter bakımından melez olan bireylere verilen ad.


dikotiledon  Embriyolarında iki çenek yaprak (kotiledon) bulunan bitkiler. İletim demetleri gövdede belirli bir düzende yerleşmiştir.


dikotiledon  Embriyosunda iki çenek yaprağı bulunan bitki.


diploid  2n kromozom takımı taşıyan hücre.


disakkarit  İki mol monosakkaritin dehidrasyonu sonucu oluşan çift şeker. Maltoz, sakkaroz, laktoz gibi.


disakkarit  İki monosakkarit biriminin birleşmesi ile oluşmuş bir karbonhidrat çeşidi.


diyabet  Kanda şeker düzeyinin normal değerlerin üzerine çıkması sonucu çok su içme, çok yemek yeme, çok idrar yapma ve idrarda şeker bulunması ile beliren hastalık. Şeker hastalığı.


diyaliz  Seçilmiş moleküllerin seçici geçirgen zardan difüzyonu işlemi.


doğalgaz  Yer kabuğunun içinde metan, etan gibi çeşitli hidrokarbonlardan oluşan yanıcı gaz.


doku  Aynı görevi yapmak üzere bir araya gelerek organları meydana getiren benzer ya da tek tip hücrelerin oluşturdukları yapı.


döl yatağı  Uterus. Dişi üreme sisteminde, fetusu doğuma kadar beslemek ve barındırmakla görevli kas yapısında bir organdır.


döllenme  Yumurta ve spermin birleşmesi.


döllenme borusu  Spermlerin yumurtayla birleştiği ve zigotu oluşturduğu tüp.


domain  Bir protein içerisinde bulunan ve kendine ait bir fonksiyona sahip bölüm. Tek bir protein içindeki domain bölümleri, hep birlikte proteinin total fonksiyonunu belirler.


dominant  Baskın gen.


e. coli  Küçük boyutlu gen yapısı dolayısıyla genetik hastalık göstermeyen ve laboratuarda kolaylıkla üretilen bir cins bakteri. Bu sebeplerden dolayı genetik çalışmalarda yaygın biçimde kullanılır.


efektör  Bir organizmanın uyarıya karşı reaksiyon gösteren vücut kısmı, örneğin kas.


ekdoderm  Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen dış tabaka.


eklem  İskelet sistemini oluşturan, iki yada daha fazla kemiğin birbirne eklendiği kısım.


ekoloji  Canlıların birbirlriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı.


ekoloji  Canlıların hem kendi aralarındaki hem de çevreleriyle olan ilişkilerini tek tek veya birlikte inceleyen bilim dalı.


ekosistem  Bir alandaki canlı birliklerin ve cansız varlıkların hepsinin birden oluşturduğu sistem.


ekosistem  Bir çevredeki canlı ve cansızların tümü.


ekzositoz  Ökaryot hücrelerde salgı vb. moleküllerin hücreden çıkarılması.


elektroforesis  DNA parçacılkları ya da proteinler gibi iri molekülleri, benzeri moleküllerle birarada bulunduğu karışımlarından ayrıştırmakta kullanılan bir yöntem.


elektron mikroskobu  Canlı yapıların, özellikle hücrelerin incelenmesinde kullanılan, ısıtılan bir metal parçasından çıkan ve vakum içinde yönlendirilen elektronların bir elektromanyetik alandan geçerek incelenen yapının çok fazla büyütülmüş olarak görülmesini sağlayan araç.


element  Kimyasal yöntemlerle ayrıştırılamayan veya bileşim yoluyla elde edilemeyen madde.


embriyo  Yumurtadan meydana gelen, yumurta zarı, yumurta kabuğu ile korunan ya da vücudun içinde bulunan ve gelişmenin erken evrelerinde olan genç organizma.


embriyo  Yumurtanın döllenmesinden sonra, oluşan canlı taslağı.


emülgatör  Besinlere katılan ve onların kararlı emülsüyon haline gelmesini sağlayan katkı maddesi.


endoderm  Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen iç tabaka.


endokard  Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan zar.


endokrin bez  İç salgı (hormon) bezi.


endositoz  Ökaryot hücrelerde gerçekleşen, hücre zarının içeri çökmesi ile bir kesecik oluşturularak hücre dışındaki maddenin hücre içine alınması.


endosperm  3n kromozomlu besi doku.


enfeksiyon  1. Bakteri, virüs, mantar ya da protozoonların bir organizmaya girmesi. 2. Enfeksiyon yapan organizmaların bir hücre ya da canlıda meydana getirdiği durum.


enzim  Hücre içinde üretilen ve bütün hayat olatlarını başlatan, hızlandıran, protein yapısındaki Katalizör proteinlere verilen ad. Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşme sürecini hızlandırır, ancak sürecin oluş biçimini etkilemezler.


epididimis  Erkek üreme sisteminde, testislerin üzerinde bulunan spermlerin olgunlaştığı ve kısa bir süre depolandığı yer.


epitel  Vücut dış yüzeyini, organların iç yüzeyini örten hayvansal doku.


erepsin  Proteinlere etki eden ince bağırsak özsularında bulunan enzim.


ergotin  Çavdar mahmuzu özütü. İlaç yapımında kullanılır.


eşey  Cinsiyet.


eşeyli üreme  Farklı iki eşey hücresinin birleşmesiyle bir canlı oluşması.


eşeysiz üreme  Bir canlının özelleşmiş üreme hücrelerini meydana getirmeden tıpatıp atasına benzer canlıların oluşmasını sağlayan üreme şeklidir.


esterleşme  Nötral yağların sentezi sırasında yağ asitlerinin her birinin ester bağıyla gliserole bağlanması.


etoloji  Canlıların davranışlarını inceleyen bilim dalı.


fagositoz  Büyük parçacıkların yalancı ayaklar yardımıyla hücre içerisine alınması.


fagositoz  Hücre zarından geçemeyen büyük katı moleküllerin yalancı ayaklarla hücre içine alınmasıdır.


farinks  Ağız ve burun boşluklarıyla, gırtlak ve yemek borusu arasındaki boşluk, yutak.


fauna  Belirli bir coğrafi alanda bulunan hayvan türlerinin tümü.


fermantasyon  Bakteri ve mayalarda görülen anaerobik şartlar (oksijensiz ortam) altında şeker moleküllerinin parçalanarak enerji açığa çıkması reaksiyonu. Mayalanma.


fermantasyon  Bazı mikroorganizmaların ürettiği enzimlerin etkisiyle organik maddelerin uğradığı değişiklik.


fetüs  Embriyonun üçüncü aydan doğuma kadar tüm organ taslakları oluşmuş hali.


fibril  Telcik. (miyofibril “kas telciği”; nörofibril “sinir telciği”)


fibrin  Kanın pıhtılaşmasıyla oluşan ipliksi, ağsı yapı.


filogenetik sıflandırma  Canlıların akrabalık derecelerine göre sınıflandırılması. Doğal sınıflandırma.


filtre  Akışkan olan sıvı yada gazı süzmeye yarayan gözenekli madde. Akışkandaki asıltı, çamursu ya da katı maddeleri ayırmaya yarar.


fitoplankton  Çoğunlukla bir hücreli su yosunlarından oluşan, sularda yaşayan bitki topluluğu.


fiziksel harita  DNA'daki kalıtıma bağlı olmayan, yani her DNA'da bulunan tanımlanabilir nirengi noktalarını gösteren tablo. İnsan genleri için en ayrıntısız fiziksel harita 23 kromozomun eklemlenmelerini gösterir. En ayrıntılısıysa koromozomlardaki nükleotid dizilerini gösterir.


fizyoloji  Canlılardaki yaşamsal olayları (işleyişi) inceleyen bilim dalı.


flora  Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü.


folikül  Memelilerde yumurtalıkta bulunan ve olgunlaşmış yumurtayı taşıyan kesecik.


fosfodiester bağı  DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.


fosforilasyon  ATP üretimi.


fosil  Milyonlarca yıl önce yaşamış canlıların korunarak bu güne kadar gelmiş kalıntıları.


fotoreseptör  Işığı algılayabilen duyu hücresi, almaç.


fotosentez  Yeşil bitkilerde olduğu gibi klorofil içeren hücrelerde karbon dioksit ve su gibi hidrojen kaynağından karbonhidratların sentezi.


fotosentez  Yeşil bitkilerin, güneş enerjisi ve klorofil pigmenti yardımıyla CO2 ve H2O'dan besin maddelerini üretmesidir.


fundus  Midenin genişlemiş kısmı.


gamet  Erkek ve dişi üreme hücresina verilen ad.


gangliyon  Merkezi sinir sistemi dışında bulunan, sinir hücrelerinin gövdelerinden oluşan sinir düğümü.


gen  DNA molekülünün ortalama 1500 nukleotitten oluşmuş canlının kalıtsal özelliklerinden herhangi birini taşıyan parçası. Kalıtımın temel fiziksel ve işlevsel birimi. Her gen, protein veya RNA molekülü gibi özel bir işlev taşıyan kromozomların belli bir noktasındaki nükleotid dizilerinden oluşur.


gen  Kromozom üzerinde belirli bir yer işgal eden kalıtımın temel birimi.


gen ailesi  Benzer ürünler veren ve birbiriyle yakından ilintili genlerin meydana getirdiği grup.


gen haritalaması  Bir DNA molekülündeki genlerin göreceli konumlarının belirlenmesi. Bu haritalamada hangi genin bir diğerine göre molekülün neresinde yar aldığı ve aralarında neler bulunduğu belirlenir.


gen tedavisi  Kalıtsal bozukluğun düzeltilmesi için sağlıklı DNA'nın, hastalıklı hücrelere doğrudan zerk edilmesi.


genetik  Belirli kalısal özelliklerin örüntüsünü inceleyen bilim dalı. Genom: Her bir canlının kromozomlarında yer alan kalıtsal malzeme.


genetik kod  mRNA boyunca üçlü gruplar halinde bulunan ve protein sentezleme sırasında üretilen aminoasit dizilerinin düzenini belirleyen nükleotid dizileri.


genom projesi  İnsanın ya da başka canlıların genomlarının tamamının ya da bir kısmının haritasını ve diziliş biçimlerini saptamayı hedeflemeye yönelik araştırmalar.


glikojen  Glikoz monomerlerinden oluşan dallı polisakkarit zinciri. Omurgalılarda kasta ve karaciğerde depolananır.


glikojen  Hayvanlarda besinlerle alınan karbonhidratların karaciğer ve kaslardaki depo şekli.


glikoz  (Heksoz) C6H12O6 molekül yapısındaki karbonhidrat.


glikoz  Canlılarda bulunan altı karbonlu bir şeker; monosakkarit.


gliserin  Lipidlerin (yağların) yapısına katılan temel bir madde.


glomerulus  Böbrekteki nefronların bowman kapsülü içinde bulunan kılcal kan damarları ağı.


glukagon  Pankreas tarafından üretilerek kana verilen, kan şekerini artırıcı etki yapan hormon.


gonad  Üreme hücrelerini meydana getiren üreme organları.


granül  Stoplazmada bulunan küçük tanecikler.


granum  Kloroplasttaki tilâkoit zarların üst üste dizilerek oluşturduğu yığın.


guatr  Tiroid bezinin büyümesi sonucu oluşan hastalık.


gutasyon  Bitkilerin yapraklarından damlalar halinde su atılması.


habitat  Bir organizmanın doğal olarak yaşadığı ve üreyebildiği yer.


haploid  Olgun bir üreme hücresinde bulunan kromozom sayısı, vücut hücrelerinin sahip olduğu kromozom sayısının yarısına sahiptir. Kromozom sayısının yarıya inmesi sonucu oluşan "n" sayıda kromozom taşıyan hücrelere haploid hücre denir.


havers kanalı  Kemik dokudaki, sinir ve kan damarlarının geçtiği kanal.


hemodiyaliz  Böbrek hastalarında, böbrekler tarafından süzülemeyen kanın diyaliz makinesi ile süzülerek, içeriğinin düzenlenmesi ve hastaya geri verilmesi işlemi.


hemoglobin  Alyuvarlarda O2 ve CO2 taşıyan, demir içeren protein.


hemoglobin  Omurgalı hayvanların alyuvarlarında bulunan, bileşiminde demir olan, oksijen ve karbondioksit taşıyan kırmızı solunum pigmenti.


hemoliz  Alyuvarların, içerisindeki hemoglobinin dışarı çıkacak tarzda parçalanması.


hermafroditizm  Her iki eşeyede sahip canlı


heterosis  (melez gücü) Melezlerin atalarına göre kazandıkları üstünlük.


heterotrof  Kendi besinini üretemediği için, gerekli organik maddeleri dışarıdan almak zorunda olan organizma.


hibridizasyon  Birbirini bütünleyen iki DNA zincirinin biraraya gelerek ikili sarmal biçimindeki molekülü oluşturması.


hibrit  Melez


hidroliz  Su ile parçalanma; bir molekülün kovalent bağlarının su ile parçalanarak ayrılan kısımların birine H+ ve diğerine OH- grubunun eklenmesi.


hipotalamus  Ön beynin alt bölgesi olup bazı organ ve bezlerin çalışmasını düzenleyen kısmı.


hipotez  Doğruluğu istatistiksel sınama, kanıtlanma, gözlemlerle vb. ile ortaya çıkarılan sav.


histoloji  Dokuları inceleyen bilim dalı


holoenzim  Bileşik enzim.


homeostasi  Bir organizmanın içinde yaşadığı ortamla madde alış verişi yaparak, kendi iç ortamını belli sınırlar arasında dengede tutması.


homeostazi  Çevre şartlarının değişkenliğine rağmen canlının iç dengesinin sürekli olarak sabit tutulması.


homojen  Bütün birimleri aynı yapıdai, aynı nitelikte olan


homolog kromozom  Biri anneden, diğeri babadan gelen aynı gen çiftine sahip kromozomlar.


hormon  Canlılarda sentezlendikten sonra etki göstereceği yerlere taşınabilen ve çok düşük miktarlarda büyümeyi, farklılaşmayı ve çeşitli fizyolojik olayları olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilen organik bileşik.


hormon  Vücudun bir kısmında oluşturulan sonrada difüzyonla yada kan dolaşımıyla diğer kısımlarındaki hücrelere taşınarak onların çalışmalarını düzenleyen özel maddeler.


implantasyon  Döllenmiş yumurtanın rahim'in (uterus) Yumuşak dokusuna gömülmesi, döl tutma


inorganik  Canlılardan elde edilmeyen, yapısında karbon içermeyen, karbondioksit, su, tuz gibi mineral maddeler.


inorganik madde  Canlılardan elde edilmeyen ve canlıların yaşadığı çevrede bulunan maddeler(karbondioksit, su, tuz vs. )


insülin  Pankreasın ürettiği kan şekerini azaltan hormon


interferon  Hücrelerin virüslere karşı ürettiği özel savunma maddesi.


iris  Gözün saydam tabakasının altındaki damar tabakadan oluşan renkli kısmı.


ıslah  Bitki yada hayvanlarda türün iyileştirilmesi işlemi.


izolasyon  Ayrılma, yalıtım. Biyolojide herhangi bir sebeple populasyondaki fertlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin kesilmesi.


izotonik ortam  Yoğunluğu hücrenin sitoplazma yoğunluğuna eşit olan çözelti. İzotonik çözelti içinde hücreler normal durumlarını korur.


kadavra  Tıp öğreniminde üzerinde çalışmak için hazırlanmış ölü insan ya da hayvan vücudu.


kalıtım  Biyolojik özelliklerin, genlerin, bir dölden diğerine aktarılması.


kapalı dolaşım  Kanın kalp ve damarlardan oluşan kapalı bir sistem içerisinde dolaşmasıdır.


karbonhidrat  Karbon, hidrojen ve oksijen atomlarından oluşan organik bileşiklerin genel adı.


kas tonusu  İskelet kaslarının, dinlenme durumundaki kasılı hali.


katabolizma  Kompleks moleküllerin daha küçük moleküllere parçalanması.


katalizör  Kimyasal tepkimeye katılmadan tepkimenin hızını artıran madde


katalizör  Kimyasal tepkimeyi hızlandıran fakat kendisi değişmeden kalan madde.


kazein  Sütte bulunan bir çeşit protein.


keratin  Omurgalı hayvanların derisinin, tırnak saç, boynuz gibi yapılarında bulunan, suda çözünmeyen sert protein.


kilobase  1000 nükleotidlik DNA parçalarını esas alan ölçü birimi.


klon  Genetik olarak birbirinin aynı olan canlılar.


klon bankası (genom arşivi)  Bir canlının tüm genomunu temsil eden DNA parçacıklarının klonları.


klorofil  Fotosentaz olayında güneş enerjisini kimyasal enerjiye çevirenyeşil pigment maddesi.


kloroplast  Yeşil rekli klorofil pigmentini taşıyan plastid.


kodon  Özel bir amino asiti şifreleyen üç nukleotitten olşan mRNA üzerindeki birim.


koenzim  Bileşik enzimlerin vitamin gibi organik bir moleküllerden oluşan yardımcı kısmı.


kofaktör  Bileşik enzimlerin mineral gibi inorganik bir moleküllerden oluşan yardımcı kısmı.


kohezyon  Aynı cins moleküller arasındaki çekim kuvveti.


kohezyon  Aynı cins moleküllerin arasındaki çekim kuvveti.


kohlea  İç kulakta salyongozda bulunan yapı.


kolesistokinin  İnce bağırsaktan salgılanan ve karaciğeri uyaran hormon.


kolestrol  Hayvansal yağ ve dokularda, yumurta sarısında bol miktarda bulunan, vücuda hayvansal besinlerle giren, karaciğer ve böbrek üstü bezinde de sentezlenen, yağ asitlerinin emilimini kolaylaştıran, deri yüzeyinde D vitamini, karaciğerde safra, böbrek üstü bezi ve eşey bezlerinde çeşitli steroit hormonların sentezinde öncül maddeyi oluşturan steroit yapıdaki lipit.


kolloid  Parçacık büyüklüğü 1-100 mm olan madde


koloni  Aralarında işbölümü yapan tek hücreli organizmaların bir araya gelerek topluluk oluşturmaları.


kondrin  Kıkırdak yapı hücrelerinin salgıladıkları ara madde.


kondrosit  Kıkırdak doku hücreleri.


konjugasyon  İki hücrenin geçici olarak gen alış-verişi yapmak için birleşmeleri.


konsantrasyon  birim hacimde bulunan madde miktarı.


kornea  Gözün ön tarafında sert tabakanın saydam kısmı.


kozmik  Yıldızlar arası, uzaylarla ilgili olan


kozmik madde  Evreni meydana getiren madde.


krista  Mitokondri iç zarının sitoplazmaya doğru yaptığı kıvrımlar. Krista, iç zarın yüzey alanını genişletir.


kromotin iplik  Dinlenme halindeki ökaryot hücrenin çekirdeğinde bulunan kromozomların karmaşık hali.


kromozom  Prokaryot ve ökaryot hücrelerde üzerlerinde genleri taşıyan DNA ve nükleoproteinden oluşmuş yapı. Hücrenin kendi kendini eksiksiz olarak kopylalamasına yarayan tüm bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan DNAlar.


kroner damarlar  Kalbi besleyen ince atardamarlar.


krossing over  Mayoz bölünmede, tetratların kromotidleri arasında karşılıklı gen alış-verişi, parça değişimi.


laktoz  Sütte bulunan disakkarit çeşidi.


lenf  Akyuvar içeren, kan plazmasına benzeyen renksiz sıvı.


lipit  Enerji depolama, hücre zarının yapısına katılma, sinyal molekülü olma gibi temel biyolojik işlevlere sahip olan geniş molekül grubu.


lökosit  Akyuvar, fagositoz yapan, antikor üreten, renksiz kan hücresi.


lokus  Kromozomların üzerlerinde genlerin bulunduğu özel yerler.


lop  Beyin, karaciğer gibi organların parçaları bölümleri.


lütein  Folikül hücrelerinde meydana gelen, yumurta sarısına renk veren pigment.


maltoz  Nişastanın hidrolizi sonucu oluşan, iki glikozdan oluşmuş bir disakkarit.


matriks  İçinde biyolojik olayların oluştuğu cansız, sıvı ortam.


matriks  Mitokondrinin içini dolduran sıvı.


melez  Herhangi bir karakter yönünden farklı iki arı dölün çaprazlanması sonucu oluşan heterozigot döl.


melezleme  Birbirini bütünleyen iki DNA zincirinin biraraya gelerek ikili sarmal biçimindeki molekülü oluşturması.


mesane  Boşaltım sisteminin idrar toplanan torbası.


metabolizma  Canlı organizmada ya da canlı hücrede meydana gelen yapıcı ve yıkıcı nitelikteki kimyasal olayların tümü; anabolizma ve katabolizma olaylarının toplamı.


metabolizma  Canlı organizmanın hücreleri içinde meydana gelen ve enzimlerle kontrol edilen olayların hepsi. Metabolizma ile enerji üretimi ve madde yapımı gerçekleştirilir. ATP üretimi ve protein sentezi iki önemli metabolik reaksiyondur.


metagenez  Döl değişimi.


mezenşim  Embriyonun gastrula safhasında aktoderm ve endoderm arasında meydana gelen hücre yığını.


mezoderm  Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen orta tabaka.


mezozom  Bakterinin üremesi sırasında bakteri zarından kıvrımlar yaparak meydana gelen mitokondri benzeri yapı.


mikron (m)  Milimetrenin binde biri (1m = 1/1000 mm)


mikroorganizma  Tek veya çok hücreli olabilen, çıplak gözle görülemeyen, bakteri, mantar, arke, protist veya virüs gibi mikroskobik organizmalar.


mikroskop  Bir mercek düzeneği yardımıyla küçük nesneleri büyütüp daha belirgin duruma getirmeye veya çıplak gözle görülmeyenleri göstermeye yarayan alet.


mineral  Normal sıcaklıkta doğada katı durumda birtakım maddelerle karışık veya birleşik olarak bulunan veya kimyasal yollarla elde edilen inorganik madde.


mitoz  Bir hücreden aynı özellikte iki yeni hücre oluşturan hücre bölünmesi.


miyelin  Bazı nöronların aksonlarının dışını saran, uyartı iletimini hızlandıran yağlı madde(kılıf)


miyokard  Kalp kası


miyozin  Kas hücrelerinde kasılmayı sağlayan protein yapıdaki kalın iplikler.


modifikasyon  Çevre etkileriyle canlıların fenotiplerinde meydana gelen değişiklikler.


monohibrit  Tek karakter bakımından melez.


monomer  Büyük moleküllerin hidrolizi sonucu oluşan en küçük yapı birimi.


monoploid  (Haploid) tek (n) sayıda kromozoma sahip hücre.


monosakkarit  Genel formülü (CH2O)n olan en basit karbohidrat.


mukoza  Sindirim borusu, soluk borusu gibi iç organların iç yüzeyini örten ve mukus sıvısı salgılayan ince tabaka.


mukus  Mukozada yer alanmukus hücreleri tarafından salgılanan kaygan, sümüksü koruyucu sıvı.


mutaston  Canlılarda çevre şartlarıyla meydana gelen ve kalıtsal olan DNA dizisinde ortaya çıkan ve kalıtımla aktarılabilen değişiklik.


nefridyum  Omurgasız hayvanlarda bulunan boşaltım organı.


nefrit  Böbreklerdeki nefronların iltihaplanması sonucu oluşan hastalık.


nefron  Omurgalı böbreğinin, idrar oluşturan yapısı ve işlev birimi.


nişasta  Bitkilerde depo maddesi olarak meydana getirilen polisakkarit.


nitrit asit  Niterat asidi. Yüksek derecede aşındırıcı, renksiz ve dumanlı sıvı. Zehirleyicidir ve şiddetli yanıklara yol açar.


nöroglia  Sinir dokuda nöronlara desteklik yapan yardımcı hücreler, ara nöronlar.


nöron  Sinir hücresi.


nötr atom  Elektron ve proton sayısı birbirine eşit olan atom


nükleik asit  Tüm hücrelerde genetik bilginin kodlanması, gelecek nesillere iletilmesi ve ifade edilmesinde rol alan, nükleotitlerin polimerleşmesi ile oluşan RNA veya DNA molekülleri.


nükleoprotein  proteinlerin nukleik asitlerle kurduğu moleküler birlik.


nükleotid  Nukleik asitlerin (DNA, RNA) yapı birimleri.


nükleotit  Nükleik asitlerin yapı birimi. Bir tane azotlu organik baz, bir tane beş karbonlu şeker ve bir tane fosfattan oluşur.


nukleus  Hücredeki genetik malzemeyi barındıran kısım.


obezite  Bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu vücut kitle indeksinin normal düzeyin üstüne çıkması durumu.


ökaryot  Genetik materyali zarla çevrilerek çekirdek adı verilen yapıya sahip olan hücrelerden oluşan organizma.


ökaryot hücre  Zarla çevrili organelleri ve gerçek çekirdeği olan hücre.


oksidasyon  (Yükseltgenme) Elektronların bir atom ya da molekülden ayrılmasını sağlayan kimyasal tepkime.


onkogen  Bazı türleri kanserle de ilşkili olan bir gen. Onkogenlerin çoğu doğrudan ya da dolaylı olarak hücrelerin büyüme hızını etkiler.


oogenez  yumurtanın meydana gelmesi olayı.


oosfer  Yumurta hücresi, dişi gamet.


organel  Hücre içinde belirli bir görevi yapmak üzere özelleşmiş ve zarla çevrili yapılar. Çekirdek, mitokondri, kloroplastlar gibi.


organel  Ökaryot hücrelerde özgül bir işlevi yerine getirmek için özelleşmiş, genellikle kendi zarı ile çevrili, çekirdek, kloroplast, koful, mitokondri gibi yapıların her biri.


organik  Canlılarla veya canlıların ürettiği maddelerle ilgili olan.


organogenez  Embriyo tabakalarından organların meydana gelmesi.


osein  Kemik dokunun ara maddesi.


osmotik basınç  Osmoz sırasında meydana gelen basınç.


osmoz  Suyun yoğunluğunun çok olduğu yerden az olduğu yere doğru, yarı geçirgen zardan geçmesi.


osmoz  Yarı geçirgen bir zarla birbirinden ayrılmış iki sıvının karşılıklı geçerek birbirine karışması. Suyun difüzyonu.


osteosit  Kemik dokuyu oluşturan kemik hücreleri.


otolit  Kulak taşı.


otoradyografi  Özel maddelerle boyanmış moleküllerin ya da molekül parçalarının röntgen ışınlarıyla incelenmesi.


ototrof  İnorganik bileşikleri kullanarak kendi besinini kendi üretebilen canlı. Özbeslenen.


ototrof  Kendi besinini kendi yapabilen canlılar.


ovaryum  yumurtalık, yumurtaların meydana geldiği yer.


özgül ısı  Bir gram maddenin sıcaklığını 1 °C arttırabilmek için gereken ısı miktarı.


özümleme  Canlı organizmanın, dışarıdan aldığı besin maddelerini parçalayıp yeniden kendine özgü maddelere dönüştürmesi.


özüt  Bir doku örneğinin parçalanmış hali.


paradigma  Değerler dizisi.


parasempatik  Organların çalışmasına yavaşlatıcı etki yapan otonom sinir sisteminin bölümü.


partenogenez  Yumurtanın döllenme olmaksızın gelişerek yeni canlı meydana getirmesi.


pasif taşıma  Atom ve moleküllerin ya da biyokimyasalların hücre zarının dışından herhangi bir enerji gereksinimi olmadan, temelde hücre içindeki ve dışındaki derişim ve elektriksel potansiyel farkına bağlı olarak geçmeleri.


patojen  Hastalık yapıcı özelliği olan mikroorganizma veya madde.


patoloji  Hastalık bilimi, hastalığın nedenlerini araştıran uzmanlık dalı.


pepsin  Mide öz suyunda bulunan ve proteinleri sindiren enzim.


pepton  Proteinlerin mide öz suyunda sindirime uğramış son hali.


periost  Kemik zarı. Kemiklerin dışında bulunan, kemik dokunun beslenmesini onarılmasını sağlayan zar.


peristaltik  Sindirim sistemi gibi bazı organların çeperlerindegörülen ritmik ve kuvvetli kasılıp gevşeme hareketleri. Bu ritmik kasılma dalgalarıorgan içindeki maddeyi hareket ettirmeye yardımcı olur.


periton  Karındaki organları saran iki katlı karın zarı.


ph  Bir sıvının asit veya bazlık derecesini gösteren değer.


pigment  Hücrelere özgü renk veren madde.


pinositoz  Endositozla sıvı partiküllerin hücre içine alınması olayı.


pinositoz  Hücre zarından doğrudan geçemeyecek kadar büyük moleküllü sıvı maddelerin hücreye alınması.


pirimidin  Çift halkalı azotlu organik bazlar. Timin, Sitozin ve Urasil pirimidin bazlara örnektir.


plasenta  Çoğu memelide embriyonun besin ve gaz alış-verişini sağlayan yapı.


plazmid  Bakteri stoplazmalarında bulunan ve kromozom gibi davranan DNA'lar.


plazmoliz  Hücrenin su kaybı nedeniyle büzüşmesi.


pleura  Akciğerleri saran iki katlı zar. Akciğer dış zarı.


polipeptid  Protein molekülünün yapısında bulunan amino asit zincirlerinin bir parçası.


polipeptit  Çok sayıda sayıda amino asidin peptit bağlarıyla bağlanarak oluşturduğu polimer.


polisakkarit  Monosakkarit birimlerinin dallı ya da hat şeklinde birleşmesi ile oluşan, nişasta, glikojen, selüloz ve kitin gibi çeşitleri olan karbohidrat sınıfı.


populasyon  Belirli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireylerin oluşturduğu topluluk.


por  Gözenek, küçük delik.


prokaryot  Zarla çevrili hücre çekirdeği ve herhangi bir özelleşmiş organel içermeyen hücre.


prokaryot hücre  Zarla çevrilmiş özel organelleri ve gerçek çekirdeği olmayan hücreler. Bakteriler ve mavi-yeşil algleri içine alan monera alemindeki canlılar.


protein  Yapısında karbon, hidrojen, oksijen ve azot gibi elementleri bulunduran temel moleküllerdir. Amino asitlerin peptid bağlarıyla birleşmesinden oluşur. Belli bir sırada dizilmiş bir veya birkaç amino-asit zincirinden oluşan büyük moleküller. Bu dizilişi genetik kodlamadaki nükleotidler belirler. Proteinler vücudumuzdaki hücrelerin, dokuların ve organların oluşması, işlevlerini görebilmesi ve bunu uyum içinde yapmaları için gereklidir. Her proteinin kendine özgü bir işlevi vardır. Sözgelimi hormonlar ve enzimler adlarını duyduğumuz protein türlerinden ikisidir.


protoplazma  Hücrenin çekirdeği ile sitoplazmasına verilen ad.


pürin  Tek halkalı azotlu organik bazlar. Adenin ve Guanin pürin bazlara örnektir.


refleks yayı  Duyu, ara ve motor nörondan oluşan en basit mekanizma.


rejenerasyon  Canlılarda görülen, yaraların ve yıpranmış organların yenilenmesi olayı.


rekombinant dna  Farklı biyolojik kaynaklardan elde edilen DNA moleküllerinin birleşmesinden oluşan yapı. Hücre sıvısında ve çekirdeğinde bulunan kimyasal bir maddedir. Protein sentezlemesi başta olmak üzere hücre içi kimyasal faaliyetlerde çok önemli bir rolü vardır. Yapısı DNA'ya benzer. Ama herbiri farklı işlevlere sahip birkaç cinsi vardır.


rekombinasyon  Mevcut genlerin yeni genotipleri oluşturacak şekilde bir araya gelmesi.


rektum  Kalın bağırsağın anüsle sonlanan düz kısmı.


replikasyon  DNA'nın kendini eşlemesi.


reseptör  Çeşitli uyarıları alabilen ve duyu organlarının yapısında bulunan özelleşmiş hücre, hücre grupları veya sinir uçları. Almaç


resesif gen  Etkisini fenotipte gösteremeyen ve çekinik olan gen.


restriksiyon enzimi  DNA'yı parçalamaya, kesmeye yarayan enzimler. tyutn


retina  Gözün ağ tabakası.


ribozom  Hücrede protein sentezinin yapıldığı yerlerdir. Özel ribozomal RNA'larla proteinler içerir.


ribozomal rna  Hücre ribozomlarında bulunan bir çeşit RNA.


sarkolemma  Kas telini saran zar.


sedimentasyon  Çökelme.


segmentasyon  Bir vücut yada yapının benzer parçalara bölünmesi, zigotun geçirdiği bölünme evreleri.


sekretin  On iki parmak bağırsağının salgıladığı hormon.


seleksiyon  Seçilim, ayıklama.


selüloz  Bitki hücre duvarının esas yapısını oluşturan ve glikozdan yapılmış bir polisakkarit.


sentromer  Kromozomlarda kardeş kromotidleri bir arada tutan kısım.


serum  Kanın, pıhtılaşmasından sonra hücrelerinden ayrılmış, açık sarı renkli sıvı kısmı.


sinaps  İki nöronun veya nöronla başka bir hücrenin bağlandığı yer.


sitoloji  Hücreyi inceleyen bilim dalı.


skorbüt  C vitamini eksikliği sonucu oluşan, diş eti kanamaları ve diş eti çekilmesi ile başlayıp diş kayıpları ile sonuçlanan hastalık.


sperm  Erkek üreme hücresi.


steroit  En önemli işlevi hormon üretmek olan lipitlerin genel adı.


stroma  Kloroplastın içini dolduran sıvı.


substrat  Enzimin etki ettiği madde.


süksesyon  Bir bölgede yaşayan çeşitli türlerin belirli bir zaman içinde birbirlerini izleyerek ortaya çıkmaları; ekolojik süksesyon.


süspansiyon  Asıltı. Bir akışkan içinde yüzen sıvı parçacıkların oluşturduğu sistem.


telomere  Kromozomun bitiş kısmı. Bu özel yapı, doşğrusal DNA moleküllerinin kendi kendini üretmesi ve dengeli yapısını koruması işlerine yarar Transkripsiyon: Bir DNA parçasından kopyalanan RNA sentezi.


teori  Bir olay, bir yapı ya da düzenin nedenlerini açıklamak isteyen genel düşünce, görüş; kuram.


tetrat  Mayoz bölünme sırasında homolog kromozomların birbirlerine sarılarak oluşturdukları dört kromotitli yapı.


tilakoit  Kloroplastın iç kısmında bulunan, klorofil taşıyan, yassılaşmış kese şeklindeki zar sistemi.


tohum  Bitkilerde döllenmeden sonra tohum taslaklarının gelişmesiyle meydana gelen yapı.


transgenik canlı  Rekombinant DNA teknolojisiyle yabancı bir genin yerleştirildiği canlı.


transkripsiyon  DNA ipliklerinin birinden genetik bilgilerin yeni sentezlenen mRNA'ya aktarımı.


translasyon  mRNA'nın sentezlendikten sonra stoplazmadaki ribozoma bağlanıp amino asitleri tRNA'lar yardımıyla sıraya koyması.


tümör  İnce bağırsağın iç yüzeyindeki, sindirilmiş besinleri emip kana karıştıran parmaksı uzantılar.


turgor  Hücre duvarına sahip bitki, bakteri, mantar ve bazı protistlerde hücre içinde bulunan çözeltilerin yol açtığı basınç ve bu basınç nedeniyle zarın hücre duvarına doğru gerilip şişmesi, hücrenin normal şişkin durumu.


varyasyon  Bir türün bireylerindeki aynı karakterin farklı şekilleri, değişiklik, çeşitlilik.


virüs  Sadece içine girdiği bir başka hücre içinde yeniden üreyebilen ve hücresel yapısı olmayan canlı. Virüsler bir protein kılıfı içindeki nükleik asitlerden ibarettir. Bazılarınınsa basit bir zarı vardır. Virüsler çoğalmak için, içine girdikleri hücrenin sentezleme yeteneğinden yararlanır.


vitamin  Çoğunlukla bitkiler ve mikroorganizmalar tarafından üretilen, organizmaların sağlıklarını korumak, büyüme ve metabolizmalarını düzenlemek üzere hayvansal ve bitkisel besinlerle alınan, eksikliğinde metabolizmada çeşitli olumsuzluklara yol açan, suda ve yağda çözünebilen, çoğunlukla ışık ve sıcaklığın etkisiyle bozunabilen organik bileşikler.


vitellus  yumurta sarısı. Döllenme sırasında yumurtanın beslenmesi sağlayan mukopolisakkarit, protein ve yağ karışımından oluşan madde


yoğunluk  Herhangi bir maddenin bir birim hacminin kütlesi.


yumurta  Dişi üreme hücresi. Dişi gamet hücresi


zar  Hücreyi ve çoğu organelleri çevreleyen lipit ve proteinlerden oluşan yapı.


zigot  Döllenmiş yumurta hücresi.


zooloji  Biyolojinin hayvanları inceleyen dalı.