• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

yok

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 53

YOK
1. (sıfat) Evrende olmayan somut veya soyut şeyleri belirtir:
- Masanın üzerinde bir kitap yok. / There isn't a book on the table.
- Bahçede köpek yok. / There isn't a dog in the garden.
- Sorun yokmuş gibi davranmayı bırak. / Stop pretending that the problem doesn’t exist..

2. (sıfat) Kişinin veya bir canlının sahip olduğu şeyi gösterir:
- Arabam yok. / I don't have a car.
- We don't have a dog. / Köpeğimiz yok.
- Our dog has no long ears. / Köpeğimizin uzun kulakları yok.

3. (isim) Olmayan, bulunmayan şey:
- Evde hiçbir şey kalmamış, yoktan yemek yapamam ki. / There's nothing left at home, I can't cook from nothing.

4. (isim) Yasak:
- Dışarı çıkmak yok. / No going out.
- Arabada sigara içmek yok. / No smoking in the car.

5. (ünlem) Konuşma dilinde 'hayır' anlamında kullanılır.
- A: Ödevini bitirdin mi? B: Yok. / A: Have you finished your homework? B: No.

6. (bağlaç) Birbirine karşıt iki tümceden, ikincisinin başına getirilir:
- Sen vermeyi dene, yok almadı, yapacak bir şey yok. / You try giving it to him, if he doesn't take it, there's nothing to do.

7. (bağlaç) Birinin söylediği sözler aktarılırken bunlara inanılmadığını, bunların bahane edildiğini anlatmak için yinelenir:
- Yok başım ağrıyor, yok işim var, yok pazara gideceğim... Hepsi yalan. / I have a headache, I have a job, I have to go to the market... All lies.
- Yok bugün yok yarın diye diye beni oyaladı. / He kept stalling me, saying today, tomorrow.

8. (ünlem) Savunulan bir düşünceyi doğrulayan sözün başına getirilir:
- A: Temel çok sert konuşuyor. B: Yok, çok iyi bir adam, bakma öyle sert konuştuğuna. / A: Temel speaks very harshly. B: No, he's a very nice man, don't judge him by his harsh words.

1: 0 ms