• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

well

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 95

ana kullanım

ana kullanım 07

ana kullanım 08

ana kullanım 11

ana kullanım 12

ana kullanım 13

ana kullanım 18

ana kullanım 19

ana kullanım 24

ana kullanım 25

ana kullanım 29

ana kullanım 30

ana kullanım 31

teknik

ünlem 05

ünlem 06

ünlem 08

ünlem 11

ünlem 12

ünlem 13

ünlem 14

WELL = [wel] adverb
1 iyi, güzel * eşanlamlı : adequately, satisfactorily, nicely, excellently * karşıtanlamlı : badly
İngilizce örnek : I can't see as well as I used to.
Türkçe çevirisi : Eskiden olduğu kadar iyi göremiyorum.
İngilizce örnek : It was because I spoke well at the interview that I got the job.
Türkçe çevirisi : İş görüşmesinde iyi konuştuğum için işi aldım.
İngilizce örnek : You speak English very well.
Türkçe çevirisi : İngilizce’yi çok iyi konuşuyorsunuz.
İngilizce örnek : Your hat goes well with your dress.
Türkçe çevirisi : Şapkan elbisenle iyi gidiyor.
İngilizce örnek : Sue is getting on very well in her new job.
Türkçe çevirisi : Sue yeni işinde iyi gidiyor.
İngilizce örnek : She sings and dances well.
Türkçe çevirisi : Güzel şarkı söyler ve dans eder.
2 adamakıllı, iyice * eşanlamlı : considerably, sufficiently, fully, completely, thoroughly
¤ adjective
1 sağlığı yerinde, iyi * eşanlamlı : healthy, fit, sound, robust * karşıtanlamlı : bad
İngilizce örnek : I feel well this morning.
Türkçe çevirisi : Bu sabah kendimi iyi hissediyorum.
İngilizce örnek : You don't look well. Are you okay?
Türkçe çevirisi : İyi görünmüyorsun. İyi misin?
2 uygun, yerinde, elverişli * eşanlamlı : good, fine, flourishing, satisfactory
¤ conjunction
1 şey!
İngilizce örnek : Well, I certainly didn't expect to get a speeding ticket.
Türkçe çevirisi : Şey, kesinlikle aşırı hız cezası almayı ummuyordum.
2 ha!
İngilizce örnek : Well, what did he say?
Türkçe çevirisi : Ha, ne dedi?
3 pekâlâ!
İngilizce örnek : Well, let me think about that for a moment.
Türkçe çevirisi : Pekâlâ, bunu biraz düşüneyim.
¤ noun
1 kuyu
İngilizce örnek : He got water out of the well with a bucket.
Türkçe çevirisi : Kovayla kuyudan su çekti.
İngilizce örnek : There is a metal grid over the top of the well.
Türkçe çevirisi : Kuyunun üstünde metal bir ızgara var.
2 memba, pınar * eşanlamlı : spring, fountainhead, well-spring
İngilizce örnek : The well produces a good supply of clean water.
Türkçe çevirisi : Pınar, bol miktarda temiz su veriyor.
* as well = dahi, de, da
* as well as = hem … hem de, olduğu kadar, ile birlikte
İngilizce örnek : She is clever as well as beautiful.
Türkçe çevirisi : Güzel olduğu kadar akıllı da.
İngilizce örnek : He hurt his arm, as well as breaking his leg.
Türkçe çevirisi : Bacağını kırmanın yanı sıra, kolunu da yaraladı.
İngilizce örnek : She has to do the washing-up as well as cook the food.
Türkçe çevirisi : Hem yemek yapmak hem de bulaşık yıkamak zorunda.
İngilizce örnek : Ayşe, as well as Emel, are pleased with the result.
Türkçe çevirisi : Ayşe gibi Emel de sonuçtan memnun.
* do well = başarılı olmak
İngilizce örnek : She is doing well at school.
Türkçe çevirisi : Okulda başarılı.
* Well done = Aferin!
* well off = zengin, varlıklı

1: 0 ms