• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

way

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 112

mekanik

WAY = [wey] noun
1 yol * eşanlamlı : road, path, lane, trail
İngilizce örnek : What is the shortest way to the airport?
Türkçe çevirisi : Havaalanına giden en kısa yol hangisidir?
İngilizce örnek : Could you tell me the way to the beach?
Türkçe çevirisi : Bana plaja giden yolu söyler misiniz?
İngilizce örnek : Get out of my way!
Türkçe çevirisi : Yolumdan çekil!
İngilizce örnek : Will you be able to find your way?
Türkçe çevirisi : Yolunu bulabilecek misin?
İngilizce örnek : Do you know the way to the train station?
Türkçe çevirisi : Tren istasyonuna giden yolu biliyor musun?
İngilizce örnek : We asked a policeman the way to our hotel.
Türkçe çevirisi : Bir polise otelimizin yolunu sorduk.
İngilizce örnek : You needn’t come with me to the bus stop - I can find my way easily.
Türkçe çevirisi : Benimle otobüs durağına gelmene gerek yok – yolumu kolayca bulabilirim.
İngilizce örnek : I lost my way.
Türkçe çevirisi : Yolumu kaybettim.
İngilizce örnek : We walked a long way beside the river.
Türkçe çevirisi : Nehrin yanında uzun bir yol (uzun uzun) yürüdük.
2 yöntem, yol, şekil * eşanlamlı : method, manner, mode, system, technique, style, procedure
İngilizce örnek : A bicycle is the cheapest way to travel round the city.
Türkçe çevirisi : Bisiklet, şehirde dolaşmanın en ucuz yoludur.
İngilizce örnek : In no way am I responsible for what has happened.
Türkçe çevirisi : Olanlardan hiçbir şekilde sorumlu değilim.
İngilizce örnek : He saves old envelopes; in this way, he has collected a great many stamps.
Türkçe çevirisi : Eski zarfları biriktirir (atmaz), bu şekilde, birçok pul biriktirdi.
İngilizce örnek : Have it your own way.
Türkçe çevirisi : Bildiğin şekilde yap. (Kafana göre takıl.)
3 yön, taraf * eşanlamlı : direction, route, course
4 mesafe
5 imkân, olasılık
* by the way = sırası gelmişken, bu arada * eşanlamlı : incidentally, in passing
İngilizce örnek : By the way, I plan to be at her party, too.
Türkçe çevirisi : Bu arada, ben de onun partisinde olmayı planlıyorum.
İngilizce örnek : By the way, I ran into your girl friend last night.
Türkçe çevirisi : Bu arada, dün gece kız arkadaşına rastladım.
İngilizce örnek : He is a very famous poet, and, by the way, I have a book by him.
Türkçe çevirisi : Çok ünlü bir şair, ve bu arada, bende onun bir kitabı var.
İngilizce örnek : By the way, I saw your wife here a moment ago.
Türkçe çevirisi : Bu arada, az önce karını burada gördüm.
İngilizce örnek : By the way, have you seen him recently?
Türkçe çevirisi : Sırası gelmişken, onu yakınlarda gördün mü?
İngilizce örnek : By the way, where is my umbrella?
Türkçe çevirisi : Bu arada, şemsiyem nerede?
* by way of = yolu ile * eşanlamlı : through, via
2 amacıyla, niyetiyle
* get under way = başlamak
* give way = boyun eğmek
* have one's way = başına buyruk olmak
* in a way = bir bakıma
İngilizce örnek : In a way, it is an important book.
Türkçe çevirisi : Bir bakıma önemli bir kitap.
* in some ways = bazı bakımlardan
* in the way = 1 şekilde, gibi
İngilizce örnek : Do your work in the way I have shown you.
Türkçe çevirisi : İşini sana gösterdiğim gibi yap.
İngilizce örnek : I cooked this in the way you showed me.
Türkçe çevirisi : Bunu bana gösterdiğin şekilde pişirdim.
2 yolun ortasında
İngilizce örnek : Please move this chair. It is in the way.
Türkçe çevirisi : Lütfen bu sandalyeyi çek. Yolun ortasında.
İngilizce örnek : Move that suitcase; it's in the way.
Türkçe çevirisi : Şu valizi çek, yolun ortasında.
3 istenmeyen, ayak altında
İngilizce örnek : I felt rather in the way at the party – no one talked to me.
Türkçe çevirisi : Partide kendimi oldukça fazlalık hissettim – kimse benimle konuşmadı.
* make way for = -e yol açmak
* no way = hayatta olmaz
* out of the way = olağandışı, anormal
* on one’s way (to); on the way (to) = -e giderken
İngilizce örnek : I always walk past the park on my way to work.
Türkçe çevirisi : İşe giderken her zaman parkın önünden geçerim.
İngilizce örnek : I met Hasan on the way to the station.
Türkçe çevirisi : İstasyona giderken Hasan’a rastladım.
İngilizce örnek : On my way to work this morning, I met an old friend of mine.
Türkçe çevirisi : Bu sabah işe giderken, eski bir arkadaşıma rastladım.
İngilizce örnek : She asked me to buy some fruit on the way home.
Türkçe çevirisi : Eve giderken biraz meyve almamı istedi.
İngilizce örnek : We stopped in Shenzhen on our way to Hong Kong.
Türkçe çevirisi : Hong Kong’a giderken Shenzhen’de durduk.
İngilizce örnek : On the way to the station, I bought a box of tissues.
Türkçe çevirisi : İstasyona giderken bir kutu kâğıt mendil aldım.
* put sb out of the way = 1 ortadan kaldırmak
2 başından atmak
* right of way = (trafikte) geçiş hakkı
İngilizce örnek : The accident was the other driver's fault because she had the right of way.
Türkçe çevirisi : Kaza öbür sürücünün hatasıydı çünkü geçiş hakkı onundu.
* way in = giriş
* way out = çıkış

1: 0 ms