Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 9732TUTUK = (tutuk nedir; tutuk ne demek; tutuk İngilizcesi) 1. Akıcı, rahat konuşamayan: «Önce benim sonra kardeşimin elini avuçlarının arasına alıp tutuk ama heyecansız bir sesle yakında yeniden evleneceğini söyledi.» -E. Şafak. 2. Eski işlevini göremez duruma gelmiş: «Ne var ki banyo kapısının sürgüsü tutuk, kilidi de kırık olduğundan, kolu indirerek dışarı çıkmayı başarmıştı her seferinde.» -E. Şafak. 3. Olması gereken gibi olmayan: Millî takım bugünlerde tutuk oynuyor. 4. Bir organ hareket edemez olmuş: «Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk.» -A. İlhan. 5. Kısılmış, kesik: «Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu.» -P. Safa. 6. huk. Tutuklu. 7. Kapalı, tıkalı. 8. Sıkıntılı: «Bu tutuk hava içinde saat ona doğru Meclisin zili uzun uzun çaldı.» -R. E. Ünaydın. 9. mec. Durgun, çekingen, sıkılgan: «Bu babadan geçme derviş huyum, hoşgörüm yüzünden tutuk oluşumu anlamıyorlar.» -N. Meriç.
TUTUK = (tutuk nedir; tutuk ne demek; tutuk İngilizcesi) bk. dutuk.
TUTUK = (tutuk nedir; tutuk ne demek; tutuk İngilizcesi) Duman.
TUTUK = (tutuk nedir; tutuk ne demek; tutuk İngilizcesi) Gelin duvağı.
TUTUK = (tutuk nedir; tutuk ne demek; tutuk İngilizcesi) Görevli, işyar.
TUTUK = (tutuk nedir; tutuk ne demek; tutuk İngilizcesi) Katılaşmamış yoğurt.
TUTUK = (tutuk nedir; tutuk ne demek; tutuk İngilizcesi) Utangaç.
tutuk = mevkuf [öz Türkçe - eski terim]