telephone

TELEPHONE = ['telifoun] noun
telefon, horn, blower * eşanlamlı : phone
İngilizce örnek : I spoke to her on the phone.
Türkçe çevirisi : Onunla telefonda konuştum.
İngilizce örnek : What is your telephone number?
Türkçe çevirisi : Telefon numaranız kaç?
İngilizce örnek : Will you answer the telephone?
Türkçe çevirisi : Telefona bakar mısın?
İngilizce örnek : The telephone rang just he was leaving the office.
Türkçe çevirisi : Tam bürodan ayrılıken telefon çaldı.
İngilizce örnek : He gave me that information over the telephone.
Türkçe çevirisi : Bu bilgiyi bana telefonla verdi.
İngilizce örnek : The manager can't talk to you now; he is on the telephone.
Türkçe çevirisi : Müdür şimdi seninle konuşamaz, o telefonda.
İngilizce örnek : Telephone calls made after midnight charged at the cheap rate.
Türkçe çevirisi : Gece yarısından sonra yapılan telefon konuşmaları en ucuz tarifeyle ücretlendirilir.
¤ verb
telefon etmek * eşanlamlı : phone, call, ring, dial
İngilizce örnek : I telephoned to thank her.
Türkçe çevirisi : Ona teşekkür etmek için telefon ettim.
* telephone booth/box = telefon kulübesi
İngilizce örnek : I don't like making calls from public telephone boxes.
Türkçe çevirisi : Umumi telefon kulübelerinden telefon etmeyi sevmiyorum.
* telephone directory = telefon rehberi
* telephone exchange = telefon santrali