• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

sıkıştırmak

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 4244

SIKIŞTIRMAK
1. Bir şeyi dar bir yere zorla sığdırmak, tıkmak:
* Çantama daha fazla eşya sıkıştırmam gerekiyor.
* Arabanın bagajına bisikleti sıkıştırmak oldukça zor olabilir.
* Bagaj dolu ama onu da bir köşeye sıkıştırabilirim.
2. Bir nesneyi sıkıca duracak biçimde bir yere koymak, yerleştirmek veya orada tutmak:
* Kitapları rafta düzenli bir şekilde sıkıştırdım.
* Bardakları dolaba sıkıştırarak yerleştirdik.
3. Gevşek veya seyrek olan şeyleri birbirine yaklaştırarak sıkı duruma getirmek:
* Bahçede bitkileri daha sıkıştırarak dikmeliyiz.
4. Bir şeyin sıkışmasına, kısılmasına, ezilmesine sebep olmak:
* Çocuk, parmağını kapının arasına sıkıştırdı ve ağlamaya başladı.
5. Ansızın, gizlice ve karşısındakinin isteyip istemediğine bakmadan bir şeyi vermek, tutuşturmak:
* Dilenciyi görünce eline biraz para sıkıştırdı.
* Koytuğumun altına bir dosya sıkıştırarak müdüre vermemi istedi.
6. Kaçmayacak biçimde çembere almak, kıstırmak:
* Polis, kaçan hırsızı sıkıştırmak için sokakları kapattı.
* Mağara çıkışını kapatıp ayıyı içeriye sıkıştırdılar.
7. Zorlamak (mecazi anlamda):
* Hiçbir gazeteci diktatörü sıkıştıracak sorular sormaya cesaret edemedi.
* Polis katili öğrenmek için tanığı kurnazca sıkıştırdı.
* Polis, şüpheliyi sıkıştırarak olayın gerçek detaylarını öğrenmeye çalıştı.
* Patron, işçilere sürekli olarak daha fazla çalışmaları için sıkıştırıyordu.
* Dergi röportajı sırasında, ünlü aktörü kişisel hayatı hakkında sorularla sıkıştırdılar.
8. Sarkıntılık etmek (argo anlamda):
* Eğlence mekânında birkaç kişi, kadınlara sıkıştırmaya başladı ve güvenlik çağrıldı.

1: 0 ms