• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

sıfat

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 3214

ad / noun 1 – grammar

ad / noun 2 – grammar, abbreviation

ad / noun 5

SIFAT = (sıfat nedir; sıfat ne demek; sıfat İngilizcesi) Bir kimsenin görev, ödev, sosyal veya hukuki bakımdan yeri ve özelliği; unvan, vasıf, nitelik.

SIFAT = (sıfat nedir; sıfat ne demek; sıfat İngilizcesi) Tabi tohumlama.

SIFAT = (sıfat nedir; sıfat ne demek; sıfat İngilizcesi) 1) nitelik. 2) bk. husûmet ehliyyeti (salâhiyyeti).

SIFAT = (sıfat nedir; sıfat ne demek; sıfat İngilizcesi) 1. Bir kimsenin görev, ödev, toplumsal veya hukuki bakımdan yeri ve özelliği: «Başvezir sıfatıyla hükûmet işlerini idare eder.» - R. H. Karay. 2. db. Bir adı, nitelik, nicelik, yer, sıra vb. bakımından niteleyen, belirten kelime, ön ad: Beyaz (ev), güzel (çocuk), beş (gün), bu (kitap) gibi. 3. hlk. Yüz, kılık ve dış görünüş: «Takındığı bu sıfatı boynundaki kravattan fazla mühimsediği yoktu.» - F. R. Atay.

SIFAT = (sıfat nedir; sıfat ne demek; sıfat İngilizcesi) Bir adı niteleyen veya belirten sözcük: Beyaz ev, güzel çocuk, beş gün, bu kitap, hangi kız, bazı olaylar vb.

SIFAT = (sıfat nedir; sıfat ne demek; sıfat İngilizcesi) Bir ismin niteliğini anlatmak (NİTELEME SIFATI, Adj. qualificatif) veya onu başkaları, arasında belirtmek (BELİRTME SIFATI, Adj. déterminâtif) yahut onu öbürlerinden ayırdetmek (AYIRTLAMA SIFATI, Adj. distmetif) üzere kendisine katılan kelime. Sıfat cümledeki yerine göre SANLIK (Epithète: Güzel söz söyledi) veya HABER (Adj. attributif: Bir söz; güzeldir gibi) olabilir.

SIFAT = (sıfat nedir; sıfat ne demek; sıfat İngilizcesi) Derelerin, ırmakların düz yerleri.

SIFAT = (sıfat nedir; sıfat ne demek; sıfat İngilizcesi) Somut ve soyut ad ve kavramları niteleme, belirtme, yer gösterme, sayı gösterme, sorma gibi çeşitli yönlerden vasıflandıran, sınırlayan kelime türü: doğru imlâ, ağır yük, uzun yol, ince iş, güzel fikir, hünerli kişi, doru at, kızıl elma, bin bir dert, tek yol, o zaman, bu durum; hangi iş vb. sıcacık, ışıltılı günü bekliyordu (Y. Kemal, Ortadirek, s. 190). Tekmil otların taze, yeşil, gıcır gıcır kokusuyla kokuyordu (Y. Kemal, göst, e., s. 191). Taşbaşoğlunun keskin, umutlu gözleri teker teker üstündeydi (Y. Kemal göst.e, s. 301). Tenha, sessiz yollarda yürür, yürürüm (P. Safa, biz İnsanlar, s. 181). Mavi duman, bir bilek damarı gibi kabartılı ve sıcak dudaklarından çıktı (S. Faik, Bütün Eserleri 1, s. 69). Biz de mükemmel bir yalancı olduk arkadaş! (K. Tahir, Esir Şehrin İnsanları, s. 298). Bazen bir kaç hafta fazla, bir kaç gün fazla yaşamak işleri nasıl da alt üst ediyor (K. Tahir, göst. e., s. 322). Hacer! — Ha bak, gelirken benim o uzun yeşil ipek başörtümü de getir (M.N. Sepetçioğlu, Çardaklı Bacı, s. 96) vb.

sıfat = niteç [eski terim - öz Türkçe]

sıfat = nitelik [eski terim - öz Türkçe]

sıfat = önad [eski terim - öz Türkçe]

sıfat = san [eski terim - öz Türkçe]

sıfat = yüz [eski terim - öz Türkçe]

sıfat = özellik [Osmanlıca - Türkçe]

sıfat = vasıf [Osmanlıca - Türkçe]

1: 0 ms