• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

sound

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 787

bilişim

reklam

SOUND = [saund] noun
ses, gürültü * eşanlamlı : voice, noise, din, racket * karşıtanlamlı : silence
İngilizce örnek : I like to listen to the gentle sound of the wind in the leaves.
Türkçe çevirisi : Yapraklardaki hafif rüzgâr sesini dinlemeyi seviyorum.
İngilizce örnek : I hear the sound of gunfire.
Türkçe çevirisi : Silah sesi duyuyorum.
İngilizce örnek : He was terrified by the sound of gunfire.
Türkçe çevirisi : Silah sesi ile dehşete kapıldı.
¤ verb
1 (gibi) gelmek, görünmek * eşanlamlı : seem, appear
İngilizce örnek : That sounds like John.
Türkçe çevirisi : Bu John gibi geliyor.
İngilizce örnek : His explanation sounded fishy to the judge.
Türkçe çevirisi : Açıklaması yargıca kuşkulu göründü.
2 çalmak, öttürmek * eşanlamlı : ring
İngilizce örnek : The driver sounded his horn.
Türkçe çevirisi : Sürücü kornasını çaldı.
3 ses çıkarmak * eşanlamlı : voice, resound, echo, resonate
¤ adjective
1 sağlam, sağlıklı * eşanlamlı : fit, healthy, vigorous, sturdy, strong, whole, undamaged, unhurt, unbroken * karşıtanlamlı : faulty
2 emin * eşanlamlı : safe, secure
3 güvenilir, sağlam * eşanlamlı : trustworthy, reliable
İngilizce örnek : It's sound business advice not to put all your eggs in one basket.
Türkçe çevirisi : Bütün yumurtaları tek bir sepete koymamak sağlam bir iş tavsiyesi.
İngilizce örnek : Their financial situation is sound.
Türkçe çevirisi : Onların parasal durumu sağlam.
4 (uyku) derin
¤ adverb
(uyku) derin, deliksiz, mışıl mışıl
İngilizce örnek : He is sound asleep.
Türkçe çevirisi : O derin uykuda.
* sound effects = ses efektleri, ses etkileri

SOUND = Bir ses kaynağında oluşan titreşimlerin ses dalgaları halinde havada yayılarak kulakta oluşturduğu duyumu; sinema/TV/radyo için diyalog (konuşma), ses efekti (ortam sesi) ve müzik öğelerinden biri ya da hepsi.

1: 0 ms