Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 1837SONSUZ = (sonsuz nedir; sonsuz ne demek; sonsuz İngilizcesi) (sinema, televizyon) Alıcı merceğine göre çok uzakta bulunan noktaların durumu. (Böyle bir noktadan gelen ışınlar birbirine koşut sayılır. Sonsuz, fotoğraf aygıtlarında (oo) ile gösterilir).
SONSUZ = (sonsuz nedir; sonsuz ne demek; sonsuz İngilizcesi) 1. Her sınırı aşan. 2. Her sonludan büyük olan. 3. Sonu gelmeyen, a. bk. sonsuz sayılar, sonsuz küme.
SONSUZ = (sonsuz nedir; sonsuz ne demek; sonsuz İngilizcesi) 1. Sonu düşünülemeyen, sınırları tasarımlanamayan. 2. (Matematikte), Verilmiş olan her büyüklükten daha büyük olan.
SONSUZ = (sonsuz nedir; sonsuz ne demek; sonsuz İngilizcesi) 1. Sonu olmayan, bitmeyen, ebedî: «Seninle arkadaşlığımız sonsuz olacak.» -M. Yesari. 2. Ölçülemeyecek kadar çok veya büyük olan: «Şu sonsuz mavilikte var mıydı onun eşi? / Kim söndürebilirdi o muhteşem güneşi?» -E. B. Koryürek. 3. Çok: «İçimdeki ülkede bu ordu insanlarına karşı sonsuz bir sevgi ve minnet var.» -R. E. Ünaydın. 4. Birçok: «Müşteriler buradayken yaptıkları her şeyi, daha evvel pek çok kez yapmış olabilecekleri gibi daha sonsuz kez de tekrarlayabilirler.» -E. Şafak. 5. a. Sonu ve sınırı olmayan şey. 6. mat. Sonu olmayan, her niceliği aşabilen değişken (nicelik).
SONSUZ = (sonsuz nedir; sonsuz ne demek; sonsuz İngilizcesi) Densiz, saygısız.
sonsuz = ebedi [öz Türkçe - eski terim]
sonsuz = ebedî [öz Türkçe - eski terim]
sonsuz = infinity [öz Türkçe - eski terim]
sonsuz = müebbet [öz Türkçe - eski terim]
sonsuz = namütenahi [öz Türkçe - eski terim]
sonsuz = bîhesâb [Türkçe - Osmanlıca]
sonsuz = bînihaye [Türkçe - Osmanlıca]
sonsuz = bîpâyân [Türkçe - Osmanlıca]
sonsuz = câvid [Türkçe - Osmanlıca]
sonsuz = câvidân [Türkçe - Osmanlıca]
sonsuz = ebedî [Türkçe - Osmanlıca]
sonsuz = hâlid [Türkçe - Osmanlıca]
sonsuz = lâyetenâhi [Türkçe - Osmanlıca]
sonsuz = nâmütenahi [Türkçe - Osmanlıca]
sonsuz = pâyânsız [Türkçe - Osmanlıca]