• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

so

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 49

SO = [sou] adverb
1 böyle, öyle
İngilizce örnek : Who said so?
Türkçe çevirisi : Kim öyle söyledi?
İngilizce örnek : 'Is he good company?' 'I think so.'
Türkçe çevirisi : 'İyi bir arkadaş mıdır?' 'Sanırım öyle.'
2 öyle, çok, o kadar
İngilizce örnek : Why were you so angry with him?
Türkçe çevirisi : Ona neden öyle kızdın?
İngilizce örnek : You mustn't be so impatient.
Türkçe çevirisi : Öyle sabırsız olmamalısın.
İngilizce örnek : The population is increasing so rapidly.
Türkçe çevirisi : Nüfus çok hızla artıyor.
İngilizce örnek : You needn't get ready so early.
Türkçe çevirisi : O kadar erkenden hazırlanmana gerek yok.
İngilizce örnek : I praised the boy for acting so courageously.
Türkçe çevirisi : O kadar cesaretle hareket ettiği için oğlanı övdüm.
3 bu kadar, bu derece
İngilizce örnek : Don’t drink so much.
Türkçe çevirisi : Bu kadar içme.
İngilizce örnek : You should not make so many mistakes.
Türkçe çevirisi : Bu kadar çok hata yapmamalısın.
4 de, da
İngilizce örnek : 'I like apples.' 'So do I.'
Türkçe çevirisi : 'Elmayı severim.' 'Ben de.'
İngilizce örnek : His father is Turkish and so is she.
Türkçe çevirisi : Babası Türk, kendisi de (Türk).
5 demek (ki)
İngilizce örnek : So you are going.
Türkçe çevirisi : Demek gidiyorsun.
¤ conjunction
bu nedenle, onun için; böylece
İngilizce örnek : It is a nice day, so we can go for a walk.
Türkçe çevirisi : Güzel bir gün, bu yüzden yürüyüşe çıkabiliriz.
İngilizce örnek : It was raining, so we did not go out.
Türkçe çevirisi : Yağmur yağıyordu, bu yüzden dışarı çıkmadık.
İngilizce örnek : I felt tired, so I went home early.
Türkçe çevirisi : Kendimi yorgun hissettim, bu yüzden eve erken gittim.
İngilizce örnek : I couldn't sleep well last night, so I feel horrible today.
Türkçe çevirisi : Geçen gece iyi uyuyamadım, bu yüzden bugün kendimi berbat hissediyorum.
İngilizce örnek : I am saving money, so I can buy a bicycle.
Türkçe çevirisi : Para biriktiriyorum, böylece bir bisiklet alabilirim.
* so as to = -mek için, -cek biçimde, -mek amacıyla
İngilizce örnek : I hurried so as to be on time.
Türkçe çevirisi : Vaktinde varmak için acele ettim.
İngilizce örnek : I opened the door quietly so as not to disturb him.
Türkçe çevirisi : Onu rahatsız etmemek için kapıyı sessizce açtım.
İngilizce örnek : We can plant trees by the roadside so as to reduce traffic noise.
Türkçe çevirisi : Trafik gürültüsünü azaltmak için yol kenarlarına ağaç dikebiliriz.
İngilizce örnek : He ran all the way so as not to miss the train.
Türkçe çevirisi : Treni kaçırmamak için bütün yolu koştu.
İngilizce örnek : I carried the antique vase carefully so as not to break it.
Türkçe çevirisi : Antika vazoyu, kırmamak için, dikkatle taşıdım.
* so … as = ... kadar
İngilizce örnek : This problem is not so easy as I thought.
Türkçe çevirisi : Bu problem düşündüğüm kadar kolay değil.
* So long = kon. Güle güle, Hoşça kal
* so that = -mesi için, -sin diye
İngilizce örnek : Draw it larger so that everybody can see it.
Türkçe çevirisi : Herkesin görmesi için onu daha büyük çiz.
İngilizce örnek : He let us go early so that we could catch the train.
Türkçe çevirisi : Treni yakalayabilmemiz için bizi erken bıraktılar.
İngilizce örnek : He studied hard so that he could get good grades.
Türkçe çevirisi : İy notlar alabilmek için sıkı çalıştı.
İngilizce örnek : I am saving money so that I can buy a laptop.
Türkçe çevirisi : Bir dizüstü bilgisayar alabilmek için para biriktiriyorum.
İngilizce örnek : I'll be wearing a black hat so that you can recognize me easily.
Türkçe çevirisi : Beni kolayca tanıyabilmen için siyah bir şapka takacağım.
İngilizce örnek : The boy stood up so that the old man could sit down.
Türkçe çevirisi : Oğlan, yaşlı adam otursun diye ayağa kalktı.
İngilizce örnek : The bridge was strongly built so that it lasted for a century.
Türkçe çevirisi : Bir yüzyıl dayansın diye köprü dayanıklı inşa edildi.
İngilizce örnek : They put chains on his leg so that he shouldn't escape.
Türkçe çevirisi : Kaçmasın diye bacağına zincir vurdular.
* so … that = o kadar … ki, öyle … ki
İngilizce örnek : He came so early that no one was ready.
Türkçe çevirisi : O kadar erken geldi ki kimse hazır değildi.
İngilizce örnek : He felt so tired that he decided not to go out.
Türkçe çevirisi : O kadar yorgundu ki dışarı çıkmamaya karar verdi.
İngilizce örnek : He ran so quickly that I could not catch him.
Türkçe çevirisi : O kadar hızlı koştu ki onu yakalayamadım.
İngilizce örnek : It was so dark that I couldn't see his face.
Türkçe çevirisi : O kadar karanlıktı ki yüzünü göremedim.
İngilizce örnek : She spoke English so well that I thought she was a native speaker.
Türkçe çevirisi : İngilizceyi o kadar iyi konuştu ki ana dilinin İngilizce olduğunu sandım.
İngilizce örnek : The party was so well-organized that everybody had a great time.
Türkçe çevirisi : Parti o kadar iyi düzenlenmişti ki herkes harika vakit geçirdi.
* So what = kon. 1 Bana ne
2 Ne yani
3 Ne olmuş
* Just/Quite so = İİ. Evet, Aynen öyle

1: 0 ms