• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

season

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 1908

ormancılık

yeme içme

SEASON = ['si: zın] noun
1 mevsim
İngilizce örnek : Spring is my favourite season.
Türkçe çevirisi : İlkbahar en sevdiğim mevsimdir.
İngilizce örnek : Which season of the year do you like best?
Türkçe çevirisi : Yılın hangi mevsimini en çok seviyorsun?
2 sezon
İngilizce örnek : Tom isn't playing football this season.
Türkçe çevirisi : Tom bu sezon futbol oynamıyor.
3 dönem
4 zaman
¤ verb
1 (with) yemeğe baharat koymak
İngilizce örnek : Have you seasoned the stew?
Türkçe çevirisi : Türlüye baharat koydun mu?
2 (odunu) kurutmak
* in season = (meyve, sebze) tam mevsimi, olgun
İngilizce örnek : Fruit in season is usually cheap.
Türkçe çevirisi : Mevsiminde meyve ucuz olur.
* out of season = 1 (meyve, sebze) mevsimi değil, satın alınamaz
İngilizce örnek : Strawberries are out of season now.
Türkçe çevirisi : Şimdi çilek mevsimi değil.
2 sezon dışı
* season ticket = abonman bileti
İngilizce örnek : I have a season ticket which is valid for one year.
Türkçe çevirisi : Bir yıl geçerli abonman biletim var.

SEASON = (season nedir; season Türkçesi) Bitkilerin yıllık değişim süreci veya meteorolojik koşullar gibi yıllık yinelenen bazı doğal olayların baz alınarak belirlendiği yılın bölümü. Mevsimlerde kendi içinde bitkisel, meteoroloji ve diğer olaylar baz alınarak değişik kişiler tarafından alt bölümlere ayrılabilmektedir. Mevsimlerin sayısı Malezya'da olduğu gibi kültürlerden de etkilenmektedir ve onlarda sadece iki mevsim vardır. Orta kuşakta yaşayan bizler için bitkilerin ekimi, olgunlaşması veya hasat edilmesi ile değişen meteorolojik koşullara göre, kış, ilkbahar, yaz ve sonbahar olmak üzere dört mevsim vardır. Labradorda yaşayan Eskimolar için sadece yaz ve kış olmak üzere iki mevsim vardır. Burmada ise soğuk, sıcak ve yağışlı mevsimler vardır. Aynı durum Hintliler için de geçerlidir ve üç mevsim vardır: Soğuk veya kış mevsimi, sıcak veya geçiş mevsimi ile yağışlı veya muson mevsimi.

1: 0 ms