• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

row

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 2693

ROW = [rou] noun
1 sıra, dizi * eşanlamlı : line, rank, file, column, queue, string, series, sequence
İngilizce örnek : A row of houses blocked the view.
Türkçe çevirisi : Bir dizi ev manzarayı kapadı.
İngilizce örnek : I am in seat C of row eight.
Türkçe çevirisi : Sekizinci sırada C koltuğundayım.
İngilizce örnek : We booked two seats in the front row.
Türkçe çevirisi : Ön sıradan iki koltuk ayırttık.
İngilizce örnek : We enjoyed the performance because we had a very good seat in the third row.
Türkçe çevirisi : Gösterinin tadını çakardık çünkü üçüncü sırada çok iyi bir yerimiz vardı.
2 kavga, patırtı, hır * eşanlamlı : quarrel, dispute, argument, squabble * karşıtanlamlı : harmony
İngilizce örnek : I had a row with the boss.
Türkçe çevirisi : Patronla atıştım.
İngilizce örnek : They had a row over money and split up.
Türkçe çevirisi : Para yüzünden kavga ettiler ve ayrıldılar.
3 sandal gezintisi
¤ verb
1 kürek çekmek; kürek çekerek götürmek
İngilizce örnek : They rowed on the river all the afternoon.
Türkçe çevirisi : Bütün öğleden sonrası nehirde kürek çektiler.
İngilizce örnek : They dipped their oars into the water and began to row.
Türkçe çevirisi : Küreklerini suya sokup (kürek) çekmeye başladılar.
İngilizce örnek : While I was rowing across the lake I lost one oar.
Türkçe çevirisi : Gölde kürek çekerken bir kürek kaybettim.
2 kavga etmek, atışmak * eşanlamlı : quarrel, argue, squabble, fight * karşıtanlamlı : agree
İngilizce örnek : The couple rows about money all the time.
Türkçe çevirisi : Çift sürekli olarak para yüzünden kavga ediyor.

1: 0 ms