• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

press

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 320

bilişim

metalbilim

ormancılık

oto lastik

PRESS = [pres] noun
1 basın, gazeteciler * eşanlamlı : journalists, reporters, journalism, fourth estate, newspapers
İngilizce örnek : The press was invited.
Türkçe çevirisi : Basın davet edildi.
İngilizce örnek : I wrote to the press with the aim of exposing the scandal.
Türkçe çevirisi : Basına, skandalı açığa vurma amacıyla yazdım.
İngilizce örnek : The chairman is very angry about the leakage of information to the press.
Türkçe çevirisi : Başkan basına bilgi sızdırılmasına çok kızdı.
2 basma, basış * eşanlamlı : pressure, press, stress
3 basım, baskı
4 matbaa makinesi * eşanlamlı : printing press
5 sıkma makinesi, pres
6 (giyside) ütü
İngilizce örnek : These trousers need a press.
Türkçe çevirisi : Bu pantolonun ütüye ihtiyacı var.
¤ verb
1 bastırmak, basmak * eşanlamlı : push
İngilizce örnek : He pressed the button.
Türkçe çevirisi : Düğmeye bastı.
İngilizce örnek : Press the bell, please.
Türkçe çevirisi : Zile bas, lütfen.
2 sıkıştırmak * eşanlamlı : hurry, hasten, rush
İngilizce örnek : The hall was so full that we were pressed against the wall.
Türkçe çevirisi : Salon o kadar doluydu ki duvara sıkıştırıldık (yapıştık).
3 sıkıp suyunu çıkarmak * eşanlamlı : squeeze, compress, crush
İngilizce örnek : They are pressing grapes.
Türkçe çevirisi : Üzümü sıkıp suyunu çıkarıyorlar.
4 ütülemek * eşanlamlı : iron, smooth, flatten * karşıtanlamlı : crumple
İngilizce örnek : These trousers need pressing.
Türkçe çevirisi : Bu pantolonun ütülenmesi lazım.
5 ısrar etmek, üstelemek * eşanlamlı : urge, plead, harass, compel, force
İngilizce örnek : He pressed me to drink with him.
Türkçe çevirisi : Kendisiyle birlikte içmem için ısrar etti.
* press agent = basın sözcüsü
* press conference = basın toplantısı
İngilizce örnek : The Prime Minister held a press conference.
Türkçe çevirisi : Başbakan bir basın toplantısı düzenledi.
* press on = devam etmek

1: 0 ms