İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 14842 LURE = [luı] verb
ayartmak, çekmek * eşanlamlı : tempt, entice, attract, draw, allure, seduce
İngilizce örnek : The bright sunny day lured him away from his studies.
Türkçe çevirisi : Pırıl pırıl güneşli gün onu çalışmalarından uzaklaştırdı.
İngilizce örnek : The police tried to lure the criminal out of hiding.
Türkçe çevirisi : Polis, suçluyu saklandığı yerden kandırarak çıkarmaya çalıştı.
¤ noun
yem, tuzak; cazibe, büyü * eşanlamlı : bait, decoy
İngilizce örnek : Egyptian Pyramids are a great lure to tourists.
Türkçe çevirisi : Mısır Piramitleri turistler için büyük bir cazibedir.