• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

long

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 128

dilbilim

edebiyat

LONG 1 = [long] adjective
uzun * eşanlamlı : lengthy, extensive, extended, elongated * karşıtanlamlı : short
İngilizce örnek : He needed a long rope but found only a short one.
Türkçe çevirisi : Uzun bir ipe ihtiyacı vardı ama sadece kısa bir ip buldu.
İngilizce örnek : It's a long story.
Türkçe çevirisi : O, uzun bir hikâye.
İngilizce örnek : It's two centimetres long.
Türkçe çevirisi : O, iki santim uzunluğunda.
İngilizce örnek : There was a long queue outside the cinema.
Türkçe çevirisi : Sinemanın dışında uzun bir kuyruk vardı.
¤ adverb
1 uzun süre, uzun zamandır
İngilizce örnek : She has long black hair.
Türkçe çevirisi : Uzun, siyah saçları var.
İngilizce örnek : If I sleep too long, I wake up with a headache.
Türkçe çevirisi : Çok uzun süre uyursam baş ağrısıyla kalkıyorum.
İngilizce örnek : That is the longest river in the world.
Türkçe çevirisi : O, dünyadaki en uzun ırmaktır.
İngilizce örnek : Father Christmas has a long white beard.
Türkçe çevirisi : Noel Baba’nın çok uzun bir sakalı var.
İngilizce örnek : Long live the Queen!
Türkçe çevirisi : Kraliçemiz çok yaşasın!
İngilizce örnek : I'm sorry I'm late. Have you been waiting long?
Türkçe çevirisi : Affedersin geciktim. Çok bekledin mi?
2 süresince, boyunca
* as/so long as = eğer, şartıyla
İngilizce örnek : So long as it doesn't rain, I enjoy a picnic.
Türkçe çevirisi : Eğer yağmur yağmazsa pikniğin tadını çıkarırım.
İngilizce örnek : We can go all the way by car so long as the roads are good.
Türkçe çevirisi : Eğer yollar iyi ise bütün yolu arabayla gidebiliriz.
* for long = uzun süre
İngilizce örnek : No animal can live for long without water.
Türkçe çevirisi : Hiçbir hayvan susuz uzun süre yaşayamaz.
* long ago = uzun süre önce
* long wave = uzun dalga
* no longer = kon. artık
İngilizce örnek : Afghanistan is no longer visited by many tourists.
Türkçe çevirisi : Afganistan artık çok turist tarafından ziyaret edilmiyor.
İngilizce örnek : Murderers are no longer executed in this country.
Türkçe çevirisi : Bu ülkede katiller artık idam edilmiyor.
İngilizce örnek : These old clothes are no longer wearable.
Türkçe çevirisi : Bu eski elbiseler artık giyilebilir (halde) değil.
* so long = kon. hoşça kal

LONG 2 = [long] verb
(for/to) çok istemek, can atmak, özlemek * eşanlamlı : yearn, desire, wish
İngilizce örnek : I longed to return to my homeland.
Türkçe çevirisi : Vatanıma dönmeyi özledim.
İngilizce örnek : I have been longing to meet you for ages.
Türkçe çevirisi : Seninle buluşmaya uzun zamandır can atıyordum.
İngilizce örnek : I sometimes long for the peace and quiet of the country.
Türkçe çevirisi : Bazen köyün huzur ve sakinliğini özlüyorum.

1: 0 ms