• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

let

Türkçe - İngilizce

ad / noun – linguistics > Let

ad / noun – physics

isim / noun – linguistics

let

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 285

havacılık

LET = [let] verb
1 izin vermek, bırakmak * eşanlamlı : allow, permit, grant
İngilizce örnek : Let me try.
Türkçe çevirisi : Bırak deneyeyim.
İngilizce örnek : Please let him come with me.
Türkçe çevirisi : Lütfen onun benimle gelmesine izin verin.
İngilizce örnek : Could you let me use your car?
Türkçe çevirisi : Arabanı kullanmama izin verir misin?
İngilizce örnek : Don't let him persuade you.
Türkçe çevirisi : Seni ikna etmesine izin verme.
İngilizce örnek : I can't go to the disco, my parents won't let me.
Türkçe çevirisi : Diskoya gidemem, annem babam bana izin vermez.
İngilizce örnek : I won't let this happen again!
Türkçe çevirisi : Bunun bir daha olmasına izin vermeyeceğim!
İngilizce örnek : If you need anything, please let me know.
Türkçe çevirisi : Bir şeye ihtiyacın olursa lütfen bana haber ver.
İngilizce örnek : If you hear from her could you please let me know?
Türkçe çevirisi : Ondan haber alırsan lütfen bana haber verir misin?
2 (out) kiraya vermek * eşanlamlı : rent, lease, hire
İngilizce örnek : We lent the flat to a foreigner.
Türkçe çevirisi : Daireyi bir yabancıya kiraya verdik.
* let’s = (yap)alım, (ed)elim
İngilizce örnek : Let's go for a walk.
Türkçe çevirisi : Yürüyüşe çıkalım.
İngilizce örnek : Let's have a party.
Türkçe çevirisi : Parti verelim.
İngilizce örnek : Let's go on a tour of the city.
Türkçe çevirisi : Şehir turuna çıkalım.
İngilizce örnek : Let's have a drink after dinner.
Türkçe çevirisi : Yemekten sonra bir şey içelim.
* let alone = bir yana, bırak
İngilizce örnek : The patient can't even eat, let alone walk!
Türkçe çevirisi : Yürümeyi bırak, hasta yemek bile yiyemiyor!
İngilizce örnek : I don’t have enough money, let alone lend.
Türkçe çevirisi : Borç vermeyi bırak bende yeterli para yok.
* let down = yüzüstü bırakmak * eşanlamlı : leave in the lurch
İngilizce örnek : I'll never let you down.
Türkçe çevirisi : Seni hiç yüzüstü bırakmayacağım.
İngilizce örnek : You can't rely on him. He is sure to let you down.
Türkçe çevirisi : Ona güvenemezsin. Garanti seni yüzüstü bırakır.
2 düş kırıklığına uğratmak * eşanlamlı : disappoint, fail, disenchant
İngilizce örnek : I expected him to help me, but he let me down.
Türkçe çevirisi : Bana yardım etmesini umuyordum, ama beni düş kırıklığına uğrattı.
* let go = koyvermek, salıvermek
İngilizce örnek : Take hold of my hand and don't let go.
Türkçe çevirisi : Elimi tut ve bırakma.
* let in = içeri almak
İngilizce örnek : The dog's barking at the door. Will you let him in?
Türkçe çevirisi : Köpek kapıda havlıyor. Onu içeri alır mısın?
İngilizce örnek : Open the windows, and let in some fresh air.
Türkçe çevirisi : Pencereleri aç, içeri biraz temiz hava girsin.
İngilizce örnek : If anyone knocks at the door when I am out, don't let him in.
Türkçe çevirisi : Ben yokken birisi kapıyı çalarsa içeri alma.
İngilizce örnek : Mrs Brown is at the door - will you please let her in?
Türkçe çevirisi : Bayan Brown kapıda – lütfen onu içeri alır mısın?
* let off = cezasını affetmek * eşanlamlı : excuse, exempt, pardon, forgive
İngilizce örnek : As Dave was young, the judge let him off with a fine.
Türkçe çevirisi : Dave genç olduğu için yargıç onu bir para cezası ile bıraktı.
İngilizce örnek : The magistrate let him off with a severe reprimand.
Türkçe çevirisi : Sulh hukuk hakimi sert bir azarla onun cezasını affetti.
İngilizce örnek : The traffic warden didn't give me a parking ticket; she let me off.
Türkçe çevirisi : Trafik polisi bana ceza kesmedi, benim cezamı affetti.
İngilizce örnek : As he has a good record, we shall let him off this time.
Türkçe çevirisi : Sabıkası iyi olduğu için bu sefer onun cezasını affedeceğiz.
İngilizce örnek : He was going to punish the boy, but he let him off.
Türkçe çevirisi : Oğlanı cezalandıracaktı, ama onun cezasını affetti.
2 patlatmak, ateşlemek
* let on = söylemek, bildirmek
İngilizce örnek : We're planning a surprise for Janet, but don't let on.
Türkçe çevirisi : Janet için bir sürpriz planlıyoruz, ama ona söyleme.
* let out = 1 salıvermek, salmak
İngilizce örnek : Who let the dog out?
Türkçe çevirisi : Köpeği kim saldı?
İngilizce örnek : Don't let the children out of the garden.
Türkçe çevirisi : Çocukları bahçeden dışarı salma.
2 (giyecek) uzatmak, genişletmek
İngilizce örnek : I can't let out these trousers any more. You had better give them to someone slimmer!
Türkçe çevirisi : Bu pantolonu daha fazla genişletemem. Onu daha zayıf birisine versen iyi olur!
3 (sır) ağzından kaçırmak

1: 0 ms