Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 3384KESTİRMEK = (kestirmek nedir; kestirmek ne demek; kestirmek İngilizcesi) 1. Kesme işini yaptırmak: «Köyde kefenlik bez olmadığı için Selim sandalın yelkenini kestirip kefen diktirdi.» -Halikarnas Balıkçısı. 2. Akıl yolu ile gerçeğe yakın bir yargıya varmak, tahmin etmek: «Ben bu kadar şeyi kestiremez miyim?» -M. Ş. Esendal. 3. Kesilmesini sağlamak, kesilmesine yol açmak: Bebeğin sütünü limon sıkarak kestirdi. 4. Karar vermek: «Söze nereden, nasıl başlayacağımı kestiremiyorum.» -H. Taner. 5. (nsz) Kısa bir süre uyumak, şekerleme yapmak: «Rahmi peykenin köşesine büzülmüş, kestiriyordu.» -B. Felek. 6. Anlamak, farkına varmak: «Bu çocuk zaten hâlâ durumunu kestirememiştir.» -B. Felek.
KESTİRMEK = (kestirmek nedir; kestirmek ne demek; kestirmek İngilizcesi) 1. Pekmez kaynatılırken şıraya pekmez toprağı koymak. 2. Kaynayan şeker şerbetine ya da reçele limon suyu koymak.
KESTİRMEK = (kestirmek nedir; kestirmek ne demek; kestirmek İngilizcesi) Gebe hayvan yavrusunu düşürmek.
KESTİRMEK = (kestirmek nedir; kestirmek ne demek; kestirmek İngilizcesi) Pekmez şırasını kaynattıktan sonra durulmaya bırakmak.