• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

keep

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 480

bilişim

KEEP = [ki: p] verb
kept [kept]
1 tutmak, alıkoymak; korumak, saklamak; bulundurmak * eşanlamlı : hold, retain, maintain, withhold, protect, guard, store, deposit, save
İngilizce örnek : He used a chair to keep the door open.
Türkçe çevirisi : Kapıyı açık tutmak için bir sandalye kullandı.
İngilizce örnek : We mustn't keep medicines where children can get them.
Türkçe çevirisi : İlaçları çocukların ulaşabileceği bir yerde muhafaza etmemeliyiz.
İngilizce örnek : He likes to keep his phone in his pocket.
Türkçe çevirisi : Telefonunu cepinde tutmaktan hoşlanıyor.
İngilizce örnek : Keep a cover over your printer when you are not using it.
Türkçe çevirisi : Yazıcını kullanmadığın zaman üzerinde bir örtü bulundur.
İngilizce örnek : She keeps her daughter’s photograph in her wallet.
Türkçe çevirisi : Kızının resmini cüzdanında saklar.
İngilizce örnek : He kept the old computer, thinking he might need it some day.
Türkçe çevirisi : Bir gün ihtiyaç duyabilirim diye eski bilgisayarını muhafaza ediyor.
İngilizce örnek : Put a piece of paper under the table leg to keep it steady.
Türkçe çevirisi : Sabit tutmak (sallanmaması) için masanın ayağının altına bir kâğıt parçası koy.
İngilizce örnek : He was kept in prison for three years.
Türkçe çevirisi : Üç yıl hapiste tutuldu.
İngilizce örnek : We keep our dog in the backyard.
Türkçe çevirisi : Köpeğimizi arka bahçede tutarız.
İngilizce örnek : I don't keep much cash in the shop.
Türkçe çevirisi : Dükkânda fazla nakit para bulundurmam.
2 kalmak, durmak * eşanlamlı : stay, remain
İngilizce örnek : She is wearing a coat to keep warm.
Türkçe çevirisi : Sıcak kalmak için bir ceket giyiyor.
İngilizce örnek : Keep calm, everything will be all right.
Türkçe çevirisi : Sakin ol, her şey yoluna girecek.
3 (doing sth) sürdürmek, devam etmek
İngilizce örnek : He keeps telling me how much he loves her.
Türkçe çevirisi : Sürekli olarak ona onu ne kadar sevdiğini söylüyor.
İngilizce örnek : Instead of helping me he kept bothering me.
Türkçe çevirisi : Bana yardım edecek yerde sürekli beni rahatsız etti.
4 yerine getirmek * eşanlamlı : carry on, keep on
İngilizce örnek : You must keep your promise.
Türkçe çevirisi : Sözünü tutmalısın.
5 geçindirmek, bakmak * eşanlamlı : maintain, sustain, provide for, subsidize
İngilizce örnek : He doesn't earn enough to keep his family.
Türkçe çevirisi : Ailesini geçindirecek kadar para kazanmıyor.
6 (yiyecek) dayanmak, tazeliğini korumak
İngilizce örnek : I don't think this meat will keep till the weekend.
Türkçe çevirisi : Bence bu et hafta sonuna kadar dayanmaz.
İngilizce örnek : Milk will keep for several days in a fridge.
Türkçe çevirisi : Süt, buzdolabında birkaç gün tazeliğini korur.
7 beslemek, bakmak
İngilizce örnek : They keep chickens.
Türkçe çevirisi : Tavuk besliyorlar. (Onların tavukları var.)
8 yönetmek; işletmek
9 engel olmak * eşanlamlı : detain, retard, prevent, hinder, keep back
¤ noun
1 yiyecek, yemek * eşanlamlı : maintenance, subsistence
2 kale * eşanlamlı : castle, fort, dungeon
* keep away = uzak tutmak, uzak durmak
İngilizce örnek : Keep away from the angry crowd.
Türkçe çevirisi : Öfkeli kalabalıktan uzak dur.
İngilizce örnek : An apple a day keeps the doctor away.
Türkçe çevirisi : Günde bir elma doktoru (evden) uzak tutar.
* keep back = söylememek, vermemek
* keep down = 1 kontrol altına almak
2 baskı altında tutmak
* keep in with = ile dost kalmak
* keep off = -den uzak durmak
İngilizce örnek : Please keep off the grass.
Türkçe çevirisi : Lütfen çimenlerden uzak durun.
İngilizce örnek : We must keep off that subject.
Türkçe çevirisi : O konudan uzak durmalıyız.
İngilizce örnek : Let's keep off politics as a subject.
Türkçe çevirisi : Konu olarak politikaya girmeyelim.
* keep on = 1 -e devam etmek, sürdürmek
İngilizce örnek : My wife kept on talking even after I asked her to stop.
Türkçe çevirisi : Karım, (konuşmayı) bırakmasını istememden sonra bile konuşmaya devam etti.
2 elden çıkarmamak
* keep out = 1 girmemek, uzak durmak
İngilizce örnek : He told the children to keep out of his yard.
Türkçe çevirisi : Çocuklara bahçesine girmemelerini söyledi.
2 sokmamak, uzak tutmak
İngilizce örnek : We must build a fence to keep out the wild animals.
Türkçe çevirisi : Yabani hayvanları sokmamak için bir çit yapmalıyız.
* keep to = bağlı kalmak, sadık olmak
* keep up = 1 ayakta tutmak
2 bakımını sağlamak
3 sürdürmek
İngilizce örnek : Well done! Keep up the good work!
Türkçe çevirisi : Bravo! İyi işe (güzel çalışmaya) devam!
İngilizce örnek : He won't be able to keep up that speed.
Türkçe çevirisi : Bu hızı (tempoyu) sürdüremeyeceksin.
* keep up with = 1 ayak uydurmak, geri kalmamak, yetişmek
İngilizce örnek : I can't keep up with the class.
Türkçe çevirisi : Sınıfa ayak uyduramıyorum.
İngilizce örnek : Don't walk so fast! I can't keep up with you.
Türkçe çevirisi : O kadar hızlı yürüme! Sana yetişemiyorum.
2 haberdar olmak, yakından izlemek
İngilizce örnek : He reads the local paper to keep up with all the local news.
Türkçe çevirisi : Bütün yerel haberlerden haberdar olmak için yerel gazeteyi okuyor.

1: 0 ms