hope

HOPE = [houp] verb
umut etmek, ummak * eşanlamlı : expect, await, desire, long
İngilizce örnek : She is hoping to go abroad next year.
Türkçe çevirisi : Gelecek yıl yurtdışına çıkmayı umut ediyor.
İngilizce örnek : I hope we'll meet again.
Türkçe çevirisi : Umarım yeniden karşılaşırız.
İngilizce örnek : I hope your father will be better soon.
Türkçe çevirisi : İnşallah baban yakında iyileşir.
İngilizce örnek : We were hoping for a sunny day so that we could have a picnic.
Türkçe çevirisi : Piknik yapabilelim diye güneşli bir günü umut ediyorduk.
¤ noun
umut, ümit * eşanlamlı : expectation, expectancy, longing, hopefulness, anticipation * karşıtanlamlı : despair
İngilizce örnek : There is little hope of success.
Türkçe çevirisi : Çok az başarı umudu var.
İngilizce örnek : There is no hope for the dying man.
Türkçe çevirisi : Ölüm döşeğindeki adam için umut yok.
İngilizce örnek : The situation is not without hope.
Türkçe çevirisi : Durum umutsuz değil.
İngilizce örnek : Rescue teams have little hope of finding other survivors.
Türkçe çevirisi : Kurtarma ekiplerinin hayatta kalan diğer kişileri bulma umudu çok azdı.
İngilizce örnek : There's no hope of raising that much money for charity.
Türkçe çevirisi : Hayır kurumu için bu kadar para toplama umudu yok.
* I hope not = inşallah olmaz, umarım olmaz
İngilizce örnek : 'Do you think he will lose his licence one day?' 'I hope not.'
Türkçe çevirisi : 'Bir gün onun ehliyetini kaybedeceğini mi düşünüyorsun?' 'İnşallah olmaz.'
* I hope so = inşallah (öyle olur), umarım (öyle olur)