hardly
İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 1483ana kullanım
HARDLY = ['ha: dli] adverb
hemen hemen, ancak, güçlükle, az bir olasılıkla * eşanlamlı : scarcely, barely
İngilizce örnek : I was so excited that I could hardly speak.
Türkçe çevirisi : O kadar heyecanlanmıştım ki güçlükle konuşabiliyordum.
İngilizce örnek : I was so tired I could hardly walk.
Türkçe çevirisi : O kadar yorgundum ki zar zor yürüyordum.
İngilizce örnek : It was noisy, so I could hardly hear what he was saying.
Türkçe çevirisi : Gürültü vardı, bu yüzden ne söylediğini güçlükle duyabiliyordum.
İngilizce örnek : She has grown so much I can hardly recognize her.
Türkçe çevirisi : O kadar büyümüş ki onu zor tanıyabiliyorum.
İngilizce örnek : Hardly anyone will disagree that smoking is a bad habit.
Türkçe çevirisi : Hemen herkes sigaranın kötü bir alışkanlık olduğunu kabul eder.
İngilizce örnek : I get hardly any pocket money from my parents.
Türkçe çevirisi : Anne babamdan hemen hiç harçlık almıyorum.
* hardly … when … = yapar yapmaz, yapmasına kalmadan
İngilizce örnek : He had hardly begun to work, when he was interrupted.
Türkçe çevirisi : İşe başlar başlamaz sekteye uğratıldı.
İngilizce örnek : We had hardly come to the airport, when they called our flight.
Türkçe çevirisi : Havaalanına gelir gelmez uçağımızı anons ettiler.
İngilizce örnek : Hardly had he saddled the horse when a messenger arrived to tell him not to go.
Türkçe çevirisi : Atını eyerlemeye kalmadan bir haberci ona gitmemesini söyledi.
