Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 178 GÜZEL
A. sıfat
1. Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran.
2. İyi, hoş
3. Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran.
4. Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran.
5. Görgü kurallarına uygun olan.
6. Sakin, hoş (hava)
7. Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı.
7. Biçimindeki uyum ve ölçülerindeki dengeyle hayranlık duygusu uyandıran ve hoşa giden (yazı, şiir, yapıt).
B. ad
9. Güzel kız veya kadın
10. Güzellik kraliçesi.
C. belirteç
11. Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde.
12. Adamakıllı, şiddetli.
güzel = dilber [öz Türkçe - eski terim]
güzel = esaslı [öz Türkçe - eski terim]
güzel = nigâr [öz Türkçe - eski terim]
güzel = âfet-i cân [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = âfet-i devrân [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = bedî [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = behiyye [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = cemil [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = ceyyid [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = civan [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = dilâvîz [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = dilber [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = dilcû [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = hasen [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = hasene [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = hûb [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = nağz [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = nîk [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = ra'nâ [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = sâhibcemâl [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = şâhid [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = tayyib [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = türk [Türkçe - Osmanlıca]
güzel = zîbâ [Türkçe - Osmanlıca]
ilgili sözler / related words