İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 186 GO = [gou] verb
went [went], gone [gan]
1 gitmek * eşanlamlı : leave, move, travel * karşıtanlamlı : come
İngilizce örnek : Where are you going?
Türkçe çevirisi : Nereye gidiyorsun?
İngilizce örnek : She is going to the bank.
Türkçe çevirisi : Bankaya gidiyor.
İngilizce örnek : He went to school.
Türkçe çevirisi : Okula gitti.
İngilizce örnek : How often do you go to the dentist?
Türkçe çevirisi : Dişçiye ne kadar sık gidersin?
İngilizce örnek : I always go to work by car.
Türkçe çevirisi : İşe her zaman arabayla giderim.
İngilizce örnek : I'm going to the cinema this evening.
Türkçe çevirisi : Bu akşam sinemaya gidiyorum.
İngilizce örnek : Jim goes everywhere by bike.
Türkçe çevirisi : Jim her yere bisikletle gider.
İngilizce örnek : We are going to Paris tomorrow.
Türkçe çevirisi : Yarın Paris’e gidiyoruz.
İngilizce örnek : Let's go out now.
Türkçe çevirisi : Şimdi dışarı çıkalım.
İngilizce örnek : Shall we go out for a walk?
Türkçe çevirisi : Yürüyüşe çıkalım mı?
2 hareket etmek, kalkmak * eşanlamlı : start, set out, depart * karşıtanlamlı : stop
İngilizce örnek : What time does the train go?
Türkçe çevirisi : Tren kaçta kalkıyor?
İngilizce örnek : Which bus goes to the city centre?
Türkçe çevirisi : Şehir merkezine hangi otobüs gidiyor?
3 ayrılmak * eşanlamlı : leave, withdraw, go away
İngilizce örnek : Don’t go! I feel lonely.
Türkçe çevirisi : Gitme! Kendimi yalnız hissediyorum.
4 işlemek, çalışmak * eşanlamlı : work, operate, function, run * karşıtanlamlı : fail
İngilizce örnek : My watch isn't going.
Türkçe çevirisi : Saatim çalışmıyor.
5 sığmak
İngilizce örnek : These boots won’t go in the suitcase.
Türkçe çevirisi : Bu çizmeler valize sığmıyor.
6 kırılmak, kopmak
7 ilerlemek, gelişmek * eşanlamlı : develop
İngilizce örnek : Everything is going well.
Türkçe çevirisi : Her şey iyi gidiyor.
İngilizce örnek : How did your interview go?
Türkçe çevirisi : İş görüşmen nasıl geçti?
8 götürmek * eşanlamlı : lead, conduce
9 devam etmek
İngilizce örnek : If it goes like that, we will lose.
Türkçe çevirisi : Böyle giderse kaybedeceğiz.
10 uymak, gitmek * eşanlamlı : fit, suit, match, harmonize
İngilizce örnek : Rakı goes well with white cheese.
Türkçe çevirisi : Rakı beyaz peynirle iyi gider.
¤ noun
1 sınama, deneme * eşanlamlı : try, attempt, essay
İngilizce örnek : 'I can’t open that can.' 'Let me have a go.'
Türkçe çevirisi : 'O kutuyu açamıyorum.' 'Bir deneyeyim.'
2 sefer
* be going to = -ecek, -acak
İngilizce örnek : I am going to watch a football match tonight.
Türkçe çevirisi : Bu akşam bir futbol maçı izleyeceğim.
İngilizce örnek : I think it is going to rain in a few minutes.
Türkçe çevirisi : Sanırım birkaç dakika sonra yağmur yağacak.
İngilizce örnek : Look at that tree! It's going to fall.
Türkçe çevirisi : Şu ağaca bak! Düşecek.
İngilizce örnek : Trabzonspor are going to win the match.
Türkçe çevirisi : Trabzonspor maçı kazanacak.
İngilizce örnek : Watch out! Those boxes are going to fall over!
Türkçe çevirisi : Dikkat et! Şu kutular düşecek.
İngilizce örnek : What are you going to do tonight?
Türkçe çevirisi : Bu gece ne yapacaksın?
İngilizce örnek : I was going to phone you, but I forgot.
Türkçe çevirisi : Sana telefon edecektim ama unuttum.
* go about = 1 (birisiyle) birlikte olmak
2 dolaşmak
* go after = peşinden koşmak, izlemek
* go against = -e karşı gelmek
* go ahead = 1 ilerlemek, gelişmek
2 başlamak
İngilizce örnek : Go ahead and speak.
Türkçe çevirisi : Başla ve konuş. (Konuş bakalım.)
* go along with = aynı fikirde olmak, katılmak
* go away = uzaklaşıp gitmek, çekip gitmek
İngilizce örnek : I'll call the police if you don’t go away.
Türkçe çevirisi : Çekip gitmezsen polisi çağıracağım.
* go by = 1 geçmek, geçip gitmek * eşanlamlı : pass
İngilizce örnek : We get wiser as time goes by.
Türkçe çevirisi : Zaman geçtikçe daha çok akıllanırız.
2 -e göre davranmak
* go down = 1 inmek
İngilizce örnek : She went down the stairs.
Türkçe çevirisi : Merdivenlerden indi.
2 batmak
İngilizce örnek : We worked till the sun went down.
Türkçe çevirisi : Güneş batana kadar çalıştık.
* go down with sth = (hastalık) yakalanmak, tutulmak
İngilizce örnek : Tom has gone down with a bad cold.
Türkçe çevirisi : Tom kötü bir soğuk algınlığına yakalandı.
* go for = 1 aramak, çağırmak
2 saldırmak * eşanlamlı : attack, assail, assault
İngilizce örnek : Will your dog go for me?
Türkçe çevirisi : Köpeğin bana saldırır mı?
3 hoşlanmak, beğenmek
* go in for sth = 1 (sınav, yarışma) girmek, katılmak
2 (iş, meslek vb.) girmek, atılmak
İngilizce örnek : My son went in for politics.
Türkçe çevirisi : Oğlum politikaya atıldı.
* go in for sth/doing sth = meraklı olmak
İngilizce örnek : He went in for gardening in his spare time.
Türkçe çevirisi : Boş zamanlarında bahçe işleri ile uğraştı.
* go into = 1 (ayrıntıya) girmek
İngilizce örnek : I can't go into all the details now.
Türkçe çevirisi : Şimdi bütün ayrıntılara giremem.
İngilizce örnek : This problem needs going into.
Türkçe çevirisi : Bu sorunun incelenmesi lazım.
2 mesleğe atılmak, girmek
İngilizce örnek : When she left school she went into teaching.
Türkçe çevirisi : Okuldan ayrılınca öğretmenliğe başladı.
* go off = 1 çalmaya başlamak
İngilizce örnek : My alarm clock goes off at 6 a.m.
Türkçe çevirisi : Çalar saatim sabah altıda çalmaya başlar.
İngilizce örnek : I got up when the alarm clock went off.
Türkçe çevirisi : Çalar saat çalmaya başlayınca yataktan kalktım.
2 (elektrik, gaz vb.) kesilmek, sönmek
İngilizce örnek : All the lights went off.
Türkçe çevirisi : Bütün ışıklar söndü.
3 bozulmak, çürümek * eşanlamlı : rot, go bad
İngilizce örnek : This milk has gone off.
Türkçe çevirisi : Süt bozuldu.
5 (bomba) patlamak * eşanlamlı : blow up, explode
* go on = 1 devam etmek * eşanlamlı : continue, proceed, persist, last, endure
İngilizce örnek : You go on and we'll follow.
Türkçe çevirisi : Sen devam et, biz arkadan geliriz.
İngilizce örnek : He had a short rest and then he went on studying.
Türkçe çevirisi : Kısa bir süre dinlendi ve sonra çalışmaya devam etti.
İngilizce örnek : He stopped for a moment and then went on speaking.
Türkçe çevirisi : Bir an durdu ve sonra konuşmaya devam etti.
İngilizce örnek : The meeting went on for three hours.
Türkçe çevirisi : Toplantı üç saat devam etti.
İngilizce örnek : We can't go on like this.
Türkçe çevirisi : Bu şekilde devam edemeyiz.
2 olmak
İngilizce örnek : What's going on?
Türkçe çevirisi : Ne oluyor?
* go out = 1 dışarı çıkmak; çıkmak
İngilizce örnek : After finishing your homework, you can go out to meet your friends.
Türkçe çevirisi : Ödevini bitirdikten sonra arkadaşlarınla buluşmak için dışarı çıkabilirsin.
İngilizce örnek : I don't like your going out with him because I don't trust him.
Türkçe çevirisi : Senin onunla çıkmanı istemiyorum çünkü ona güvenmiyorum.
İngilizce örnek : They went out together for five years.
Türkçe çevirisi : Beş yıl çıktılar.
İngilizce örnek : Let's go out and get a breath of fresh air.
Türkçe çevirisi : Dışarı çıkıp bir nefes temiz hava alalım.
2 (ışık, vb) sönmek
İngilizce örnek : The flame of the candle went out.
Türkçe çevirisi : Mumun alevi söndü.
İngilizce örnek : The lights suddenly went out.
Türkçe çevirisi : Işıklar birden söndü.
İngilizce örnek : There wasn't much oil in the lamp, and it soon went out.
Türkçe çevirisi : Lambada çok yağ yoktu ve çok geçmeden söndü.
İngilizce örnek : While we were all talking, the lights went out.
Türkçe çevirisi : Hep birlikte konuşurken ışıklar söndü.
3 modası geçmek
İngilizce örnek : I think classical Turkish music has gone out.
Türkçe çevirisi : Sanırım klasik Türk müziğinin modası geçti.
* go over = 1 başarı kazanmak
İngilizce örnek : His play went over in Istanbul but not in Ankara.
Türkçe çevirisi : Oyun İstanbul’da başarı kazandı ama Ankara’da kazanamadı.
2 gözden geçirmek, incelemek * eşanlamlı : scan, examine
İngilizce örnek : My father went over my homework last night.
Türkçe çevirisi : Dün akşam babam ev ödevimi gözden geçirdi.
İngilizce örnek : Can we just go over the plan again?
Türkçe çevirisi : Planı yeniden gözden geçirebilir miyiz?
* go through = 1 gözden geçirmek, incelemek
İngilizce örnek : Will you please go through my homework? I am afraid I have made some mistakes.
Türkçe çevirisi : Lütfen ev ödevimi gözden geçirir misin? Maalesef birkaç yanlış yaptım.
2 araştırmak, yoklamak
İngilizce örnek : The customs officer went through all my pockets.
Türkçe çevirisi : Gümrük memuru bütün ceplerimi araştırdı.
3 kabul edilmek
4 harcamak, tüketmek
İngilizce örnek : He went through a fortune in two years.
Türkçe çevirisi : İki yıl sonra (içinde) bir serveti tüketti.
5 katlanmak, çekmek * eşanlamlı : undergo, endure, suffer, experience, bear, stand
* go up = yükselmek, çıkmak
İngilizce örnek : The price of petrol has gone up again.
Türkçe çevirisi : Benzin fiyatları yine arttı.
* go with = 1 uymak, gitmek * eşanlamlı : harmonize, match, suit
İngilizce örnek : Those shoes don't go with that dress.
Türkçe çevirisi : O ayakkabılar o elbiseyle gitmez.
İngilizce örnek : Your hat doesn't go with that dress.
Türkçe çevirisi : Şapkan o elbiseyle gitmez.
2 birbirini tamamlamak * eşanlamlı : complement
* go without = -sız idare etmek
İngilizce örnek : I went without water for two days.
Türkçe çevirisi : İki gün susuz idare ettim.
ilgili sözler / related words