• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

fırsat

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 901

isim / noun – Scot

iş dünyası

fırsat = tav [eski terim - öz Türkçe]

FIRSAT = (fırsat nedir; fırsat ne demek; fırsat İngilizcesi) Herhangi bir şey için en uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile, okazyon: «Önce istemedim, sonra düşününce bunun evden kurtulmam için bir fırsat olduğunu anladım.» - = Ümit.

fırsat = fırsat [Osmanlıca - Türkçe]

fırsat = uygun an [Osmanlıca - Türkçe]

fırsat = fırsat [Türkçe - Osmanlıca]

fırsat = fursat [Türkçe - Osmanlıca]

fırsat = mecâl [Türkçe - Osmanlıca]

ilgili sözler / related words

altın bir fırsat altın fırsat artan fırsat maliyeti artan fırsat maliyeti kanunu artan fırsat maliyetleri azalan fırsat maliyeti başkasına fırsat tanımak bir başka fırsat bir başka fırsat ele geçirmek bir fırsat daha bir fırsat daha yakalamak bir fırsat düşüpte bir işi fırsat varken yapmak bir kelime konuşacak fırsat bulamamak (başkalarından) bir şey yapmak için fırsat bulmak birinci fırsat penceresi birine fırsat vermek bulunmaz fırsat büyük bir fırsat büyük bir fırsat kaçırdın büyük bir fırsat kaçırdınız büyük fırsat büyük fırsat sayısı eğitimde fırsat eşitliği ekonomik fırsat elde olan fırsat eline fırsat geçmek eşit fırsat eşit fırsat numaraları eşit fırsat ya da muamele eşitsiz fırsat yapısı eşsiz bir fırsat fırsat (insanı) hırsız yapar fırsat aramak fırsat avlamak fırsat beklemek fırsat bilip yararlanmak fırsat bilmek fırsat bir rüzgârdır ki bilinmez nereden eser fırsat buldukça fırsat bulmadan fırsat bulmak fırsat bulunca fırsat bulur bulmaz fırsat çıkmak fırsat değerleri fırsat doğmak fırsat düşkünü fırsat düşkünü kimse fırsat düşkünü olmak fırsat düştükçe fırsat düşünce fırsat elverdiğince fırsat eşitliği fırsat eşitliği sağlayan işveren fırsat gözetmek fırsat gözlemek fırsat hedefi fırsat her vakit ele geçmez fırsat her zaman ele geçmez fırsat hırsız yapar fırsat kaçırmak fırsat kaybı fırsat kayıpları dizeyi fırsat kimsenin kapısını iki kez çalmaz fırsat kollamak fırsat kollayan fırsat kollayan kimse fırsat kollayarak fırsat kollayarak sessiz ve gizli bir şekilde dolaşmak fırsat kollayarak sinsi sinsi dolaşmak fırsat kollayarak sinsice dolaşmak fırsat kümesi fırsat maliyeti fırsat maliyeti oranı fırsat maliyetleri fırsat maliyetleri dizeyi fırsat okulu fırsat olarak görmek fırsat olursa fırsat öğretimi fırsat pencereleri fırsat penceresi fırsat pususu fırsat sahası fırsat sınıfı fırsat tanımak fırsat vermek fırsat vermemek fırsat yakalamak fırsat yakalayıp onu mali avantaja dönüştürmek fırsat yapısı fırsat yaratmak gerçek bir fırsat gizlice fırsat kollayan hayatta bir kere ele geçen fırsat henüz fırsat varken hiç fırsat çıkmadı hiç fırsat olmadı hiçbir fırsat ortaya çıkmadı ikinci bir fırsat ikinci bir fırsat ele geçirmek ikinci fırsat okulu ikinci fırsat penceresi ilk fırsat iyi bir fırsat iyi bir fırsat ele geçirmek iyi bir fırsat yakalamak kaçırılmaz fırsat veya bir şey kaçırılmış fırsat kadın erkek fırsat eşitliği komisyonu karşısındakinden fırsat bulup söz söyleyebilmek konuşmasına fırsat vermemek küçük bir fırsat ne zaman fırsat bulursam balık tutmaya giderim nispi fırsat maliyeti olağanüstü fırsat para tutmanın fırsat maliyeti piyasa fırsat analizi sabit fırsat maliyeti sermayenin fırsat maliyeti son fırsat sosyal fırsat maliyeti suça fırsat vermemek tarihi fırsat tbmm kadın-erkek fırsat eşitliği komisyonu tehlikeli olmakla birlikte başarı olasılığı olan fırsat toplumsal fırsat maliyeti tüketimin fırsat maliyeti uygun bir fırsat beklemek üretimin fırsat maliyeti yiğit bin yaşar fırsat bir düşer yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer

1: 0 ms