İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 1344 FAIR = [feı] adjective
1 adil, dürüst, doğru * eşanlamlı : honest, impartial, right, proper, trustworthy, honourable * karşıtanlamlı : unfair, unjust
İngilizce örnek : It isn't fair to expect him to pay for everything.
Türkçe çevirisi : Her şeyin parasını onun vermesini beklemek doğru değil.
2 sarışın, kumral * eşanlamlı : blond, blonde, light, pale * karşıtanlamlı : dark
İngilizce örnek : Her hair is fair, it isn't very dark.
Türkçe çevirisi : Saçı kumral, çok koyu değil.
İngilizce örnek : His sister has naturally fair hair.
Türkçe çevirisi : Kız kardeşinin doğal olarak sarı saçları var.
3 (hava) açık * eşanlamlı : unclouded, sunny, bright, clear * karşıtanlamlı : cloudy
4 orta, şöyle böyle * eşanlamlı : average, ordinary, passable, moderate, so-so, not bad * karşıtanlamlı : excellent
¤ noun
fuar, panayır, pazar, sergi * eşanlamlı : exhibit, show, exhibition, festival, carnival, bazaar
İngilizce örnek : I met the author of this book in the book fair.
Türkçe çevirisi : Kitap fuarında bu kitabın yazarı ile karşılaştım.
İngilizce örnek : Whose cake won first prize at the fair?
Türkçe çevirisi : Kimin keki fuarda birincilik ödülünü kazandı?
¤ adverb
adilane, hakça, dürüstçe, kurallara uygun
* fair and square = 1 dürüst bir şekilde
2 doğrudan, direkt
* fair play = 1 centilmence oyun
2 dürüst davranış, yansızlık
ilgili sözler / related words