İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 378 FACE = [feys] noun
1 yüz, surat, çehre * eşanlamlı : visage, countenance, physiognomy
İngilizce örnek : I wash my face every morning.
Türkçe çevirisi : Her sabah yüzümü yıkarım.
İngilizce örnek : She has a beautiful face.
Türkçe çevirisi : Onun güzel bir yüzü var.
İngilizce örnek : The little boy's face is covered with snot.
Türkçe çevirisi : Küçük kızın yüzü sümükle kaplı.
İngilizce örnek : He had a worried look on his face.
Türkçe çevirisi : Yüzünde kaygılı bir ifade vardı.
İngilizce örnek : I've got a good memory for faces.
Türkçe çevirisi : Yüzler için iyi bir hafızam vardır. (Yüzleri hemen hatırlarım.)
2 görünüş, şekil * eşanlamlı : appearance, look, aspect, expression
¤ verb
1 cesaretle karşılamak, karşı koymak * eşanlamlı : confront, brave, defy, oppose, encounter, come up against * karşıtanlamlı : avoid, evade
İngilizce örnek : You must stop daydreaming and face reality.
Türkçe çevirisi : Hayal kurmayı bırakıp gerçeği cesaretle karşılamalısın.
2 yüzüne -e doğru çevirmek
İngilizce örnek : He stood at the window facing the park.
Türkçe çevirisi : Yüzünü parka çevirerek pencerede dikeldi.
3 -in karşısında olmak, nazır olmak, bakmak * eşanlamlı : overlook, be opposite, front on
İngilizce örnek : The bedroom windows face east, so we wake up with the morning sun.
Türkçe çevirisi : Yatak odası doğuya bakıyor, bu yüzden sabah güneşi ile uyanıyoruz.
4 yüz yüze gelmek, karşılaşmak
İngilizce örnek : Seldom has the country faced a greater threat.
Türkçe çevirisi : Ülke daha büyük bir tehlike ile çok nadir karşılaşmıştır.
* face down = yüzükoyun
* face to face = yüz yüze
İngilizce örnek : She hates him. She doesn’t want to come face to face with him.
Türkçe çevirisi : Ondan nefret ediyor. Onunla yüz yüze gelmek istemiyor.
İngilizce örnek : If you come to my office, we can discuss the matter face to face.
Türkçe çevirisi : Benim büroma gelirsen meseleyi yüz yüze konuşabiliriz.
İngilizce örnek : She came face to face with danger.
Türkçe çevirisi : Tehlike ile yüz yüze geldi.
* have the face = yüzü tutmak, cüret etmek
* in the face of = -e karşın, -e rağmen
* to sb's face = yüzüne karşı
* face up to sth = kabullenmek
İngilizce örnek : It is about time you started to face up to reality.
Türkçe çevirisi : Gerçeği kabullenme vaktin geldi.
ilgili sözler / related words