İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 447 EVIDENCE = ['evidıns] noun
kanıt, delil * eşanlamlı : proof, verification, confirmation, testimony, documentation, grounds
İngilizce örnek : We may take down anything you say and use it in evidence against you.
Türkçe çevirisi : Söylediğin her şeyi not edip senin aleyhinde kanıt olarak kullanabiliriz.
İngilizce örnek : There is little evidence that he stole your money.
Türkçe çevirisi : Onun paranı çaldığı yönünde çok az kanıt var.
İngilizce örnek : His evidence is full of inconsistencies.
Türkçe çevirisi : Onun kanıtı tutarsızlıklarla dolu.
İngilizce örnek : If you have any material evidence please contact your lawyer.
Türkçe çevirisi : Somut bir kanıtınız varsa lütfen avukatınızla temasa geçiniz.
İngilizce örnek : I am sure he is guilty, but I need concrete evidence against him.
Türkçe çevirisi : Onun suçlu olduğundan eminim, ama ona karşı somut kanıta ihtiyacım var.
* (to be) in evidence = görünürde (olmak); meydanda (olmak)
İngilizce örnek : The cat was nowhere in evidence.
Türkçe çevirisi : Kedi görünürde yoktu.
EVIDENCE = (evidence nedir; evidence Türkçesi) Suçun işlendiğini tespite yardımcı olması için kullanılan, suç isnadında esas olarak gösterilen ve mahkeme kararının oluşmasına temel teşkil eden bulgu.
EVIDENCE = (legal) The information or materials used to prove or disprove a claim in a legal case.
ilgili sözler / related words