• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

döküntü

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 8907

isim / noun – dialect

isim / noun – geology

isim / noun – medical

isim / noun – slang

iş dünyası

kâğıt endüstrisi

sıfat / adjective – idiom

döküntü = debris [öz Türkçe - eski terim]

döküntü = egzantem [öz Türkçe - eski terim]

döküntü = ekzantem [öz Türkçe - eski terim]

döküntü = erupsiyon [öz Türkçe - eski terim]

döküntü = erüpsiyon [öz Türkçe - eski terim]

döküntü = raş [öz Türkçe - eski terim]

DÖKÜNTÜ = (döküntü nedir; döküntü ne demek; döküntü İngilizcesi) 1. Dökülmüş, saçılmış şeyler: «Onlar kendi küfleri, kendi yırtık pırtıkları, kendi döküntüleriyle yaşayabiliyorlar.» -Y. K. Beyatlı. 2. Bir topluluktan geri kalmış kimseler. 3. Bozuntu. 4. Deniz yüzüne yakın, üzerinde dalgaların çatladığı kaya kümesi. 5. Kâğıtçılıkta üretimin herhangi bir safhasında ıskartaya çıkan, genellikle tekrar hamur durumuna getirilen, yaş ve kuru biçimleri olan kâğıt veya karton artığı. 6. mec. Değersiz, bayağı, ayaktakımından olan kimse: «Meşrutiyete uygun yönetim, yurt hainlerinin döküntüleriyle kurulamaz.» -H. C. Yalçın. 7. sf. mec. İşe yaramayan, değersiz, kötü, berbat: «Şoföre önce kentin en döküntü mahallelerinin adını söylediler.» -Ç. Altan. 8. tıp Bazı hastalıklarda görülen çıban, leke, uçuk, kızarıklık vb. belirti. 9. coğ. Parçalanan taşların yamaç aşağı kayması, yuvarlanması, etekte birikmesiyle oluşan yer.

DÖKÜNTÜ = (döküntü nedir; döküntü ne demek; döküntü İngilizcesi) Dağ eteklerinde köşeli taşlar ve daha ince öğeli özdeklerin karışımından oluşan yığıntılar.

DÖKÜNTÜ = (döküntü nedir; döküntü ne demek; döküntü İngilizcesi) Dış etkilerle ufalanmış, parçalanmış, moloz durumundaki kayaç ve canlı kalıntıları.

DÖKÜNTÜ = (döküntü nedir; döküntü ne demek; döküntü İngilizcesi) Rüzgar ya da olgunluk nedeniyle dalından düşen meyveler.

döküntü = kurâze [Türkçe - Osmanlıca]

ilgili sözler / related words

1: 0 ms